Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Herhangi bir FETÖ'cü ile konuşmuş olan gayet iyi bilir ki, 'cemaat'lerini tanıtırken kullandıkları ilk cümleler aşağı yukarı, "Biz tarikat değiliz. Hatta hatırlarsınız, FETÖ'nün devlet yapılanmasının gittikçe daha tartışılmaya başlandığı 2010'ların başından itibaren kendilerine 'cemaat' denmesine bile ısrarla karşı çıkmışlardı. Yurtdışındaki FETÖ yapılanmaları da, ki özellikle Avrupa'daki Türkler bunu yakinen bilir, bulundukları devletin kendilerini 'İslâmi yapılar' kapsamında kategorize etmesine itiraz ederler. Bu gerçeği benim hafızama kazıyan yaklaşım, gazeteci kılıklı bir FETÖ'cünün, 17/25 Aralık sürecinde, Ak Parti'ye destek veren tüm tarikat ve cemaatleri tasfiye edeceklerini ilan etmesi olmuştu. Sanki nerdeyse bildiğim tüm cemaat ve tarikatlar darbeye karşı durmamış, bugüne kadar FETÖ'nün baskılarına maruz kalmamış gibi FETÖ'yü sanki bir 'laiklik azlığı' problemi gibi kodlayıp, tüm cemaat ve tarikatları düşmanlaştıranlar peydâ oldu. Hâlbuki FETÖ, bir 'irticaî tehdit' değildir. "Gülen'in Kemalistlere uzattığı el" yazımda belirttiğim gibi, "FETÖ'cüler, takiyyedeki ustalıkları sebebiyle 1970'lerden itibaren, Kemalistlerin gözünün içine baka baka devlette örgütlenebilmişlerdir. 'Dindar düşmanı devlet' algısı, FETÖ'nün devlete sızma taktiklerini 'anlaşılabilir' kılıp yaygınlaştırmıştır. Yine bu yüzden, FETÖ, tüm dinle bağdaşmayan açıklamalarına rağmen, bir kısım dindarlar nezdinde mazur görülmüş, 'maslahat gereği herhalde' denilerek hüsnü zanla karşılanmıştır