159,909 Yayın 10,926 Hoşgörüsüzlük 3,088 Hak ve itibara saldırı 159,821 Düşmanlığa tahrik 685 İnsanlığa karşı suça tahrik 149,766 Haber 10,126 Köşe Yazısı 916,955 Kelimeyle Suç

Yazı/Haber Kaynağı > Tüm Yazarlar (473)

10,126 kayıt bulundu 8660 - 8680 gösteriliyor
30-09-2016
Sabah
Ersin Ramoğlu  
 
ABD İHA’sı FETÖ’cü generalin kaldığı cezaevi üstünde ne arıyordu?
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Sıradan bir asker değildi… FETÖ koca İncirlik Üssü'nü ona teslim etmişti çünkü. ***Bu FETÖ'cü paşa darbe girişiminden günler önce işadamlarını İncirlik Üssü'nde ağırlamıştı. İşadamlarına başımıza bu belayı açan FETÖ'cü pilotları bile alkışlattı o hain. ***Bu FETÖ'cü terörist şimdi Adana F Tipi Cezaevi'nde tek kişilik bir hücrede kalıyor. FETÖ'nün önemli isimleri burada. FETÖ'nün öldürdüğü Özgecan'ın katili Ahmet Suphi Altındöken de buradaydı. Cinayet hükümete ve itirafçı FETÖ'cülere gözdağı olsun diye işlenmişti. Ferat Yüksel'in koğuş arkadaşı olan katil Gültekin Alan'ın mesajı şuydu:"İtirafçı olacak FETÖ'cüler ayağını denk alsın. " Başsavcı Ali Yeldan ise, bu meydan okumaya pabuç bırakmamış anında karşılık vererek 84 FETÖ'cü infaz memuru hakkında işlem yapmıştı
30-09-2016
Diriliş Postası
Yücel Oğurlu  
 
Yeni FETÖ’lerin çıkmaması için çözüm: İlkeler mücadelesi (5)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Her şeyden önce siyaset dışı durma iddiasıyla 1970’lerden 2010’lara kadar siyasetten sureten uzak duran, fakat “kendi gizli siyasetini” sürekli takip eden bir oluşumun hiçbir siyasi parti kurmadan, siyasi partiler gibi, hatta onların hepsinin üzerinde bir konum tutarak hâkimiyet kurmaya çalışması, sadece ahlak dışı değildir. Bu yol,anayasaya da çağdaş siyaset bilimine de aykırıdır ve hiçbir devlet bu tür girişimlere izin vermez.Siyaseti kumpaslarla yönlendirmeye çalışmak ve bunları yaparken hala hizmet, imam, cemaat, zekât gibi dinî terminolojiyi bu derin siyasete bulaştırmak, kendisini İslam ile konumlandıran herkese karşı yapılmış bir ihanettir. Türk-İslam coğrafyasına, geleneğine ve geleceğine vurulmuş olan bu darbenin hala zavallı bir kısmı farkında bile değil.Siyasetle ilgili diğer bir dikkat çekici nokta da, “yedi düvelle” barışabilen, gerektiğinde kendisiyle hiçbir ortak özelliği olmayan masonlarla hatta bölücü örgütle işbirliğine açık olabilen, Türkiye’nin meşru ve resmi dini otoritesiymişçesine Papa’yı ziyaret ederek mesajlar veren; hiç üzerine vazife değilken her nedense “Mavi Marmara” olayında basına her zamanki gibi “ters köşe” açıklama yaparak “meşru otorite”ye! selam çakarak güya ince ve akıllı bir siyaset yapan bir yapı, son yüzyılda kendi tabanının en fazla kabul edebileceği ve yakın zamana kadar oy da verdiği bir Hükûmete açık savaş ilan etti. Bununla da sınırlı kalmayıp bu savaşı devlete yönelterekve gerekirse kendi selametleri adına ülkenin felaketi için “dış güçlerden” medet ummayı da kapsayacak şekilde duaya çevirmişlerdir.Herhangi bir yapı, hiçbir temel ilke ve kural tanımadan, zamanla şahsi veya grup çıkarları adına işbirliği yapmadığı, yapamayacağı yapılar kalmayacak şekildemetamorfoza uğramışsa, bunu sorgulayamamanın hiçbir gerekçesi olamaz. Allah her kulu, kendi aklı ve kapasitesi ile sorumlu tutar, yoksa `benim aklım ermedi ama benim büyüğüm benden daha iyi bilirdi` savunması açıkça mantık dışıdır ve bu yorum aynı zamanda dinin emirlerinin de dışındadır.Bu durum bizler için şaşırtıcı değil, çünkü benzer tutum 28 Şubat boyunca binbir tevil ve pişkinlikle sürdürülmüştü. Son yıllarda BBP, MHP ve CHP içerisinde çektikleri operasyonlarla Türkiye’nin her renkten siyasi çeşitliliğini esir almaya ve zamanla yok etmeye; tektipleştirmeye ve bu partilerin seçmenlerini aldatmaya kalkışmayı hâlâ“cemaat” kavramı ile açıklamaya çalışılırsa bunun adı artık “saflık” olmaktan çıkar.İslam coğrafyasının binlerce problemi varken görev alanlarında olmayan konularda iştahlı bir siyasetin sürdürülmesi de oldukça ilginçtir. Papaz okuluna bağış yapma; kilisenin restorasyonuna destek verme; Hillary Clinton’ın seçim kampanyasına yüzbinlerce dolar destek verme; İsrail’deki bir yangına 25.000 dolar bağışta bulunma gibi sırf mesaj vermek için yapılan ve zekât paralarıyla finanse edilen bilmediğimiz binlerce benzeri faaliyet yanlış bir tevil mekanizmasının ürünüdür.Bütün bunları yaparken siyasete bulaşmadıklarını ve uzak durduklarından ısrar etmeleri de garip bir ruh halini resmediyor. Herkesi “saf”, kendilerini “deha” zannetmek de diğer bir kitle psikozunu ortaya koyuyor.Fay hatları kasten sürekli diri tutulmuş olan bir ülkede en zor ama doğru olan duruş, ilkeli olmaya çalışmak, samimiyetle gerçekten hakikat mücadelesi vermek; ama bunu yaparken maddi hiçbir kaygıyla ve beklentiyle değil, “Hak” ve “Hakkaniyet” adına ve halkın lehine hareket etmek gerekir:En basitinden, üzerinde herkesin uzlaşabileceği “adalet” temel değerini bile çekiştirip kendi grup menfaatlerine göre deforme etmek, bu grubun 1978 yılında akıllarına nereden geldiyse,kasetlerinde, olmadıklarını söyledikleri Makyavelizm’i, yani “amaca götüren her yol meşrudur” anlayışını kabulle bu anlayışınTürkiye’deki en büyük uygulayıcısı oldular. Bugüne kadar izledikleri usuller ve uygulamalarıyla Makyavelizm bu grupta aynen tecessüm etti. Oysa,“usul esastan mukaddemdir”(Mecelle) hükmünü koyan veya halk diline bile “usulsüz vusül olmaz” diye inen ‘usul’ü, güya “öz” adına çiğneyen bir anlayışın duracağı nokta belli değildir ve şekil değiştirerek başkalaşmada bir sınır tanımaz. Ama hareketin, sonuçta kendisi olmaktan çıkacağında ve başlangıç noktasıyla geldiği noktanınbirbirinden tamamen alâkasız olduğunda kuşku yoktur.Hıristiyanlıkta bile yanlış yollarla doğru amaçlara ulaşılamayacağı fikri temel ilkelerdendir.“Kendisi zehirli olan ağacın, meyvesinin de zehirli olacağı”na dikkat çekilir. İslam’daki, “yasak” olmasa bile “yasağa giden yolu açan, onu kolaylaştıran yolun da yasaklanması bu kabildendir.Baştan beri ilkeleri olanlar ile rüzgarın önünde yaprak gibi savrulan `konjonktür ehli` arasındaki fark,  cennetle cehennem, bir uçurum ile dağ arasındaki fark kadardır. İlkesiz kişi veya hareketler, sosyal yaşamın kargaşa dolu ve değişken çalkantıları karşısında, “hadisatın önünde” aynen rüzgârın önündeki kuru yaprak gibi savrulmaya adaydırlar.Hiç kuşkusuz herparadigma ve sistem, kendine ait değerler örgüsüne sahiptir ve saçma gibi görünse bile her hadise ve olgu için kendince bir mantık ya da tevil kurmayı başarır. Bir hareketin içerisine giren kişi hapsolduğu “fanus” içerisinde, o fanusun atmosferi dışına kolaylıkla çıkamaz. İçinde olduğu yapının gözlükleri, onun görüş ve düşünce dünyasını sınırlar ve kişinin o sınırların dışına çıkmasına izin vermez. Bu tür grup yapıları içinde sadece belirli yayınlar okunur, belirli TV kanalları izlenir ve bu kısır döngüye bir kez girildiğinde, gittikçe derinleşen ve içinden çıkılması güçleşen bir “sanal dünya”nınparçası olunmuş olur.İnsan aklını esaret altına alan, onuntemel referansların yüklediği “akletme” yükümlülüğünü devre dışı bırakan; zamanla “mankurt”laştıran düşünce tarzları ne İslam’ın ne de modern dünyanın gerçekleriyle bağdaşmaktan uzaktır. Hele ki, aklı kısırlaştıran bu uygulamalar İslam adına yapılıyorsa bu düpedüz İslam’a hakarettir ve zarardan başka bir şey getirmez.Bu tür yapıların içindeki “kesin inançlı” insanlar, genellikle dünyayı kurtarma gibi büyük bir idealin peşinde sürüklenmeye ikna edilirler.Bunun özellikle gençlik yıllarında tılsımlı/büyüleyici bir yönü vardır. Dünyayı kurtaracak bir “Devrim” veya “Dünya çapında bir Hizmet” ya da “bütün insanlığı kurtaracak reçeteler”den bahsetmek aşırı iddialı ve mensuplarına şişirilmiş bir özgüvenle birlikte “grup kimliği”, bir seçilmişlik/farklılık, güç vehmi ve megalomani pompalayarak hayatın gerçekliğinden onları koparmaktadır. Mesela aile fertleriyle bile görüşmeyen, yakınlarıyla veya beraber eğitim aldığı arkadaşlarından (grup dışında) hiç kimseyle görüşmeyen/görüşemeyen; ömrü boyunca hiçbir gerçek mesleki tecrübesi olmayan bir kimse, yurtdışında hiç görmeyeceği örneğin Sibirya’nın Tuva bölgesindeki bir okuldan büyük bir tatmin almaktadır. Hâlbuki anne-babasıyla, yakın akrabalarıyla ilişkileri, sokağında yaşayan muhtaç kişi, İslam’ın açık emirlerine göre, yaşadığı yerden on bin kilometre uzaklıktaki okuldan çok daha değerlidir ve oradaki insan hiçbir şekilde onun sorumluluğunda değildir.Bu ülkede birbirine en muhalif görüşlerin bile birbirine nasıl evirilebildiğini, dönüştürülebildiğini; en sağdan en sola, en soldan da en sağa doğru nasıl kaydırılabildiğini; 20-30 yıl içinde söylemlerin nasıl da renkten renge girdiğini, Türkiye düşünce hayatını bilen ve kafa yoranlar iyi bilirler. Halbuki,konjonktürel olarak duruşunu ve gündemini anında değiştiren,zihnen yabancılaşmış, hava durumuna göre suret değiştirebilen, her kalıba girebilecek her türden yapının, İslam’a, dünyaya veya memlekete beladan başka getirebileceği bir yenilik olamaz.Aşırı örgüt yapılarının geçmişte halk adına savaş söyleminden ‘taşeron örgüt’leredönüştürülmesi gibi, büyük kitle hareketlerinin de zihnen dönüştürülüp bir taraftan mankurtlaştırılarak diğer taraftan zihnen hamur gibi yoğrularak kendi toplumuna karşı nasıl da namluları çevirebildiğini gördük.Herhangi biri toplum hareketinin veya sivil yapının üyesi, bulunduğu noktada, “bizim vazgeçemeyeceğimiz temel ilke ve kurallarımız nelerdir” sorusuna cevap alamıyor ve bunu sorgulayamıyorsa, bulunduğu yapının yıllar içinde neye ve nereye evrilip çevrileceğini de bilemez. Yani kendi tercihleriyle bile isteye `ilkesizlik sarmalı` içine düşmek zorunda kalırlar ve kurtulamazlar.Adaleti, insan haklarına saygıyı, yolsuzlukla mücadeleyi, her tür göreve gelişte liyakat esasını savunmaya yüzü olabilecek kişiler, ülkenin sağından soluna her görüşten namuslu insanlar olabilir. Yoksa bu kavramları, işlerine geldiği zamanda ve sadece kendileri için hatırlayanlar değil…Ülke, kendi içindeki çatlaklarını onarana kadar, herkes ve grup hak ettiği çizgiye razı olana kadar; herkese hakettiği kadarının verilmesinin bir temel ilke olarak toplum çapında uygulandığı normal bir ortama geçene dek hakkaniyet ve adalet mücadelesine devam edilmelidir. Adalet ve hakkaniyetten sapanları da, uyarmak ve istikrarlı bir şekilde bulunduğumuz çizgiyi ve ilkeleri korumakla yükümlü olduğumuzu, Allah`ın bizden başka bir taşıyamayacağımız yükü ummadığını referanslara bakarak bilebiliyorum…
30-09-2016
Diriliş Postası
Ibrahim Kılıç  
 
Korkunun ecele 1001 faydası
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Bu noktada iki ana başlık önemli: İlki FETÖ biter mi, ikincisi ise yeni bir darbe teşebbüsü olacak mı?FETÖ bitmez mi?Yine birileri farkında olmadanFETÖ’nün ve akıl hocalarının değirmenine su taşıyorlar ve bu örgüte olağanüstü güçler atfediyorlar. Bu yazı ve haberlere bakacak olursak FETÖ öylesine güçlü, öylesine akıllı, öylesine becerikli vs. Tutuklananların FETÖ ile hiç ilgisi olmayanların isimlerini vererek davaya dahil etme çalışmaları savcıları da zora sokuyor. Yine kamudaki FETÖ temizliğini sabote etmek ve sulandırmak için FETÖ ile hiç ilgisi olmayan kişileri isimsiz ihbar mektupları, şikâyet vs. Ne NATO’cuların ne Avrasyacıların ne de FETÖ’cülerin oyunlarına gelin
29-09-2016
Hürriyet
Fikret Bila  
 
Ömer Şarlak’ın mektubu
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve TSK sağlık kurumlarında hain FETÖ’cülerin ve terör örgütü bağlantılı kişilerin temizlenmesi ve hesap vermesini biz askeri hekimler gönülden istiyoruz
29-09-2016
Hürriyet
Ismet Berkan  
 
Ne olunca FETÖ ile mücadelede başarılı olunacak?
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
GEÇEN gün Milli Güvenlik Kurulu hükümete Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) başta olmak üzere terörle mücadele amacıyla üç aylığına ilan edilen Olağanüstü Hal’in uzatılmasını tavsiye etti. Neden beklenen bir şeydi OHAL’in uzaması? Bir temel sebeple: Aradan iki buçuk ay geçtiği halde 15 Temmuz darbe girişiminin davası bile açılmadı; FETÖ ile mücadele kapsamında hâlâ soruşturmalar devam ediyor, hâlâ devlet memurları memuriyetten çıkarılmaya devam ediyor. Yani FETÖ ile mücadelenin daha ilk aşamalarındayız hâlâ. Keşke hükümet bir bakanını “FETÖ ile mücadelede koordinatör bakan” olarak görevlendirseydi. Zaten toplum olarak şunu da bilmiyoruz: Ne olunca FETÖ ile mücadelede bir aşama kaydetmiş olacağız ve sonraki aşamalar neler? Ortada bir performans hedefi de yok anlayacağınız. Oysa hükümet FETÖ ile mücadele konusunda hedefler ilan edebilir, bu hedeflere varmanın neresinde olduğumuzu zaman zaman bize duyurabilir. İşte o yüzden, aslında hükümetin bir FETÖ ve OHAL koordinatörü olsa, bu çeşit eksiklerle ilgili şimdiden koordineli bazı hazırlıklara başlansa çok iyi olacak. Yani Türkiye’nin bir yandan FETÖ ile mücadeleyi hızlandırıp odaklaması bir yandan da OHAL sonrası için hukuki hazırlıklara başlaması gerek
29-09-2016
Hürriyet
Mehmet Y. Yılmaz  
 
İstanbul hızla geriliyor
Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Haliyle insanın kafası karışıyor: Devletin tepe yöneticilerine ve onların hık deyicilerine bakarsanız bu iş FETÖ’nün kumpası da olabilir, “üst aklın” Türkiye’nin başına örmek istediği yeni bir çorap da! Üçüncü havaalanını çekememeleri de olası bir gerekçe tabii
29-09-2016
Sabah
Şeref Oğuz  
 
Ülke tanıtım turlarımız ülkeyi tanıtıyor mu?
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Darbeci haydutların ülkeyi işgal girişimini defettik ancak FETÖ'nün yurtdışında Türkiye markasına yönelik algı kirletme kampanyaları doludizgin devam ediyor. 20'den fazla ülkeye gidip oralarda gerçeği anlatmak ve Türkiye aleyhine FETÖ militanlarının yalanlarını etkisiz hale getirmek gayretindeyiz. FETÖ'nün adamları çeyrek asırdır bunu yapmış ve o ülkenin kanaat önderlerini bire bir etkilemişler. Dördüncü sorun; FETÖ militanlarının bu temasları sabote girişimine karşı, önceden hazırlık olmayışıdır. FETÖ'nün oradaki militanlarının muhtemel yıkıcı sorularına karşı "soru-cevap" çalışması bulunmuyor. Misal mi? Kalkınma Bakanı Elvan'ın Katar ve Kuveyt gezisinde, oradaki FETÖ'cüler, heyetin konakladığı oteli Türkiye aleyhtarı gazeteyle donattılar. FETÖ musibetiyle yurtdışı lobiciliğinin önemini keşfettik şükür
29-09-2016
Sabah
Ersin Ramoğlu  
 
İşi sulandırmayın, adamı TARKİM’ciler kaçırdı
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Fesatlığı FETÖ yapıyor. Ama FETÖ senaryo yazmayı sever. ***FETÖ ve ekibi kumpas kurmakta, senaryo yazmakta çok mahirdir. Şimdi FETÖ'den içerde. ***Trabzon Baro Başkanı avukat Orhan Öngöz FETÖ'den içeri alındı. Peki;Adana'da en hızlı, En ateşli, En küfürbaz, En cüretkâr, En asi FETÖ'cülerin avukatlığını yapan Yusuf Özer niye sokakta? Üstelik FETÖ'yle yürümüş biri. Aytekin Gezici ve diğer FETÖ'cülerin adeta kadrolu avukatı. Müvekkillerinden FETÖ'cü Halil Kadı kaçak. ***FETÖ'cüler bitmez
29-09-2016
Sabah
Engin Ardıç  
 
Boş laftan kim ölmüş?
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Çözüm arayışı yani Oslo'da yürütülen gizli görüşmeler de Fetö tarafından "deşifre" yani "sabote" edildi, önü tıkandı. Ben Fetö dedim, siz CIA okuyunuz
29-09-2016
Sabah
Yavuz Donat  
 
15 Temmuz
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Fetö olayı
29-09-2016
Habertürk
Özcan Tikit  
 
Erbil formülünden PYD’ye yol olur mu?
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Ve ne yazık ki, artık FETÖ’den mi yoksa bürokratik takozisasyon sorunumuzdan mı kaynaklandığı meçhul bir rötar nedeniyle İran bu yarışta, Türkiye’ye 1 hafta fark atmıştı
29-09-2016
Habertürk
Nihal Bengisu Karaca  
 
İkinci darbe iddialarındaki tuhaflıklar
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Anlaşılan o ki, FETÖ devreden çıkınca Hasan Atilla Uğur gibi emekli albaylarla aynı dalga boyunda olan Türk Baas’çıları asli misyonlarına geri döndü. FETÖ’yü sıçrama tahtası yapıp kendilerine yakın olmayan bütün bürokratları ve AK Parti’ye yakın kesimleri, hatta giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dahi FETÖ torbasına koymak istedikleri gözden kaçacak gibi değil
29-09-2016
Diriliş Postası
Saim Tut  
 
FETÖ AŞ’nin paralarını ne yapalım?
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Devletin atadığı kayyımlarca şu ana kadar TMSF’ye devredilen FETÖ’cü şirketlerin değeri yaklaşık olarak 40 milyar TL civarındaymış. Neden olmasındı ki? Ama bunun için finansman nereden temin edilecekti?İşte bu muhabbetin ardından, el konulan bu şirketlerden elde edilecek gelirlerin, tam da FETÖ’cülerin yapmaya çalıştıklarının tersine Türkiyemizi en doğru ve etkili bir şekilde tanıtabilecek projelere harcanmasının yerinde bir yönelim olabileceği fikri geldi kafamın üstüne çöktü
29-09-2016
Diriliş Postası
Hasan Taşkın  
 
Merhaba
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
15 Temmuz alçak FETÖ darbe kalkışması bizim birlik ve beraberliğimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur
28-09-2016
Posta "
Candaş Tolga Işık  
 
Gözümüzü sokaktan ayırmayalım
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin ardından sıradaki plan Türkiye’de bir kaos, bir iç savaş ortamı yaratmak. ★FETÖ de dahil Türkiye’deki tüm terör örgütlerinin iplerini elinde tutan o meşhur üst akıl toplumun fay hatlarını tetikleyecek provokasyonlar için hazırlanıyor. Halihazırda başta FETÖ elebaşı ve neredeyse örgütün tüm militan kadrolarına hamilik eden Amerikan devleti göstermiştir ki, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi müttefikimizin bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş bir ihanettir
28-09-2016
Hürriyet
Erdal Sağlam  
 
Büyüme için önce ticaret normalleşmeli
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Bir başka deyişle FETÖ soruşturmasının iş alemi ve bürokrasideki etkilerinin, yakında siyasete de ister istemez bulaşacağı tahmin ediliyor
28-09-2016
Hürriyet
Mehmet Y. Yılmaz  
 
Bu konuda akla gerçekten ihtiyacınız var
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, Isparta’da katıldığı bir toplantıda, AKP’deki FETÖ’cüler konusuna da değindi. Bu birlik ve beraberliğimizi hazmedemeyenler son zamanlarda ‘AK Parti içinde FETÖ’cüler ne zaman temizlenecek demeye başladı. AK Parti içinde FETÖ’cü varsa, AK Parti kadroları kendisi temizler, o seni ilgilendirmez. ONLARA HİÇBİR SUÇ YAPIŞMAZ AKP’li 12 milletvekilinin Fetullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret etmesi ve bir de birlikte fotoğraf çektirmesi, “AKP’deki FETÖ’cüler” tartışmasını alevlendirdi. Evet, içlerinde gizli FETÖ’cü olabilir ama böyle bir tek kanıt ile kimsenin suçlanmasının doğru olmayacağını söylemeliyim
28-09-2016
Hürriyet
Yalçın Bayer  
 
Abdülhamid’den bugüne ne değişmiş bakın!
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Diyeceğimiz odur ki, FETÖ’ye giden vekiller de böyle bir ‘VIP’ imtiyazından yararlanmışlar mıdır? Açıkyüreklilikle cevap verecek var mıdır? BİLİYOR MUSUNUZ? BORİS, SARIGÜL’ÜN DOSTU - TÜRKİYE’ye dönük eleştirileri bilinen, yeni kabineye girdikten sonra hemen Güneydoğu’ya ve Ankara’ya ziyaret yapan ve sempatik mesajlar veren İngiltere Dışişleri Bakanı, ‘Osmanlı torunu’ Boris Johnson’ın, Londra Belediye Başkanı iken dört yıl önce, Türkiye’den ilk kez bir politikacı ile kendisini ziyaret eden Şişli Belediye Bakanı Mustafa Sarıgül’le tanıştığını
28-09-2016
Hürriyet
Abdulkadir Selvi  
 
Adil Öksüz yurtdışına kaçtı mı yoksa içeride mi?
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
“O bilgiyi Kılıçdaroğlu’na getiren kişi FETÖ’cüdür” dedi. Bunun MİT ile irtibatı olduğunu söyleyen kimse, FETÖ tarafından kullanılmaktadır. “FETÖ’cüler ilk günün şokunu atlattılar. “CHP’ye gidip FETÖ’cü diyerek sosyal demokratları, MHP’ye gidip FETÖ’cü diyerek milliyetçileri, AK Parti’ye giderek FETÖ’cü diyerek muhafazakârları tasfiye ediyorlar diyorlar. O anlam şu; Adil Öksüz FETÖ’cü darbe girişimin kilit isimlerinden biri. Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri imamlığından sonra, ‘asker imamı’ olarak FETÖ’cü yapılanmanın Genelkurmay Başkanı. Darbenin ne zamandan beri planlandığı ve başarısız olması halinde FETÖ’nün yeni planlarının ne olduğunu da öğrenme imkânı doğacak. Yurtdışına kaçışta FETÖ’cüler iki ayrı takvimi izlemişler
28-09-2016
Hürriyet
Akif Beki  
 
Bırakın tarikatlar meşrulaşsın
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
*** Bilal Erdoğan haklı; topladıkları kurban derisinden zekât parasına neyi, nereye harcadıklarının hesabını başka türlü nasıl soracaksınız? Unutmayın ki FETÖ canavarı, yeraltında büyüdü. Diyanet’i eleştireceğinize cesaretlendirin, teşvik edin ki karambolde yeni FETÖ’ler gelişip serpilmesin