Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Yıldırım'ın davada yaptığı savunma şöyle:"Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yaklaşık 50 yıldır yaptığı yuvalanma neticesinde başta eğitim, emniyet, yargı organları olmak üzere devletin her kademesine sızan ve neredeyse dünyanın 160 ülkesinde benzer faaliyetlerde bulunan FETÖ/PDY terör örgütüne mensup hainler tarafından 15. 2016 tarihinde demokrasimize ve milli iradeye karşı gerçekleştirilen hain darbe girişiminin 4. Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanı'nın önderliğinde, Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararlar doğrultusunda güvenlik güçleri, yargı teşkilatı mensupları başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar FETÖ/PDY örgütü ile mücadele ederken, öbür yandan FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı olmaları nedeniyle emniyet ve yargı teşkilatından ihraç edilen kişilerce hazırlanan fezlekeler, iddianameler ve usulsüz kararlar yüzünden bir kez daha huzurunuzdayız. FETÖ terör örgütünün devleti ele geçirme projesinin ve düşüncesinin bir parçasıdır. Bu davanın her yönüyle hukuka aykırı olduğu, birden fazla davanın (Ergenekon davası, FETÖ çatı davası) kararı içinde hükme bağlanmıştır. Sayın Başkan, değerli heyetinizin önündeki bu davada,-Ya Türkiye Cumhuriyetinin dürüst ve yürekli vatandaşları olarak FETÖ örgütüne hak ettikleri ağır tokat vurulacak -Veya FETÖ kumpasları sürüncemede bırakılarak canlı tutulacak ve bu hain örgüte can suyu verilmiş olacaktır. örgütün, yargıyı her açıdan etkin bir silah olarak kullandığı, sadece rakiplerini bertaraf etmek için değil, siyaseti tanzim etmek, siyasi partilerin yönetimlerini değiştirmek, toplumdaki etkinliğini artırmak, toplumu kontrol etmek, herkesle ilgili bilgi toplamak, ticari faaliyet alanlarını ve kamu kurumlarını ele geçirmek, hatta hükümeti yıkmak ve kendi felsefesine uygun bir siyasi yapı oluşturmak için de bir araç olarak kullandığı, yargının, soruşturma unsurlarıyla, alt yapısıyla ve polisle desteklendiğinde örgütün kullanabileceği muazzam bir silaha dönüştüğü, yüksek yargıdaki değişimle örgütün elindeki bu silahın etki alanının zirve yaptığı, yargıyı tekelinde ve yedinde tutan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, kendisine engel olacağını düşündüğü hâkim-savcı, asker, emniyet personeli, mülki amirler ve diğer kamu personelleri hakkında uydurma tahkikatlar, tutuklamalar yaparak saf dışı bıraktığı, bu yolla aynı zamanda diğer kişilere de gözdağı verdiği, silahlı kuvvetler mensupları ile ilgili uydurma soruşturmalar, toplu tutuklama ve davalarla TSK'nın etkisiz hale getirildiği, böylece kendi örgüt mensuplarının terfi etmesinin yolunun açıldığı, neticeten örgütün ceza ve hukuk davalarında en büyük belirleyici güç olduğunu gösterdiği,. 'İfadeleri FETÖ/PDY terör örgütünün mensuplarını nasıl birer kurşun askere dönüştürdüğünü ortaya koymaktadır. Tüm bunların birer örgüt propagandası olduğu, bu işlemleri yapanların FETÖ/PDY terör örgütüyle iltisaklı olduğu yargı kararlarıyla ortaya çıkmıştır. Bu süreçlerde yer alan polislerin FETÖ örgütünün özel iletişim ağı olan ByLock programı kullanıcısı olduğu, FETÖ adına hareket ettikleri tespit edildi ve halen FETÖ üyesi olmaları nedeniyle farklı dosyalarda yargılanmaktadırlar. FETÖ mensubu olan kişiler, 2011 yılındaki soruşturmada, arkadaşlarıma 'Aziz Yıldırım'ı ver kurtul' dedikleri dava dosyalarına yansımıştır. Bu durum FETÖ örgütünün özel bir husumet güttüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Bize operasyon yapıldığı ilk andan itibaren süreci dikkatlice izlediğimizde ve o güne kadar dalgalar şeklinde toplumun aydınlarına, yurtseverlerine, askerine, üniversite hocalarına, iş adamlarına, siyasetçilerine yapılan sistematik operasyonları (Şemdinli, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Balyoz, Ergenekon, askeri casusluk, Odatv, MİT TIR'ları, 17-25 Aralık, Cübbeli Ahmet Davası vb) birlikte analiz ettiğimizde bu işin rutin bir yargısal faaliyet olmadığı, bana ve arkadaşlarıma yapılan operasyonun devletimizi, ülkemizi ve hükümetimizi de içine alan kapsamlı bir planın parçası olduğunu tespit ettim. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın durumu fark edip bu operasyonu püskürtmesi de FETÖ/PDY terör örgütünü durdurmadı. Ancak FETÖ örgütü saldırdıkça bizlerin ve bize inanan Fenerbahçelilerin mücadele azmi de bir o kadar artmaya devam etmiştir. Bu operasyonla birlikte FETÖ/PDY terör örgütünün devlet ve millet için ne kadar tehlikeli olabildiğini, bürokrasi içindeki yapılanmasıyla hükümeti devirecek güce eriştiğini tüm kamuoyuna göstermiştir. FETÖ'nün doğrudan hükümeti hedef alan bu girişiminden sonra ise 1 Ocak 2014'te Hatay Kırıkhan'da sonra da 19 Ocak 2014'te Adana'da MİT TIR'ları durdurularak Türkiye Cumhuriyeti Devleti adeta savaş suçu işliyormuş gibi kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmıştır. Görüldüğü üzere FETÖ/PDY Terör örgütü pek çok koldan aynı anda hareket ederek toplumu yeniden dizayn etmeye ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirmek için saldırılarına duraksamadan devam etmiştir. FETÖ terör örgütü son olarak 15 temmuz 2016 da demokrasimize ve milli idareye kast etmiş, Türk milletine kurşun sıkmış, üzerine bomba yağdırmış, vatan evlatlarını gözlerini kırpmadan öldürmüş ve yaralamıştır. Mahkemenizde görülmekte olan dava dosyasının FETÖ/PDY tarafından üretilen bir kumpas olduğu devlet kayıtlarına geçmiştir. tr) yayınlanan 10 soru da 15 temmuz darbe girişimi ve Fetullahçı terör örgütü raporunda darbeye giden sürecin nasıl başladığı kronolojik olarak izah edilmiştir. FETÖ/PDY örgütünün ve bizzat örgüt lideri Fetullah Gülen'in huzurdaki davaya müdahale ettiği, davayı yönlendirdiği bir kısım itirafçı beyanlarında da yer almıştır. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/238 esas 2018/128 sayılı kararında (FETÖ çatı davası); Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Spor Kulübü'ne yönelik olarak 03. 2011 tarihinde gerçekleştirilen operasyonun FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen bir kumpas olduğu gerekçeli kararın 921 ve devamı sayfalarında da izah edilmiştir. 2011 tarihinde gerçekleştirilen operasyonun FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen bir kumpas olduğu gerekçeli kararın 438 ve devamı sayfalarında detaylı bir şekilde izah edilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan 2016/62 esas sayılı dava dosyasında da, huzurdaki davanın FETÖ/PDY tarafından üretilen bir kumpas olduğu iddianamede ifade edilmiştir. Bu da FETÖ/PDY'nin örgüt kurduğumuza ilişkin iddiasının gerçeği yansıtmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Yukarıda belirttiğim ve 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden sonra ortaya çıkan gelişmeler, FETÖ/PDY terör örgütünün özelikle yargı, emniyet, ordu, milli eğitim içinde uzun yıllardır yuvalandığı, bu kurumları tabiri caizse ele geçirdiği, bu kurumlara yerleştirdiği örgüt mensupları vasıtasıyla toplumu yeniden dizayn ettiği, kendisine hedef seçtiği kişileri asılsız ihbar mektupları, e-mailler vs yöntemlerle çeşitli soruşturmalara dahil ettikleri, pek çok soruşturma ve kovuşturmada ortaya çıkmıştır. Ben ve birlikte yargılandığım arkadaşlarım hakkında FETÖ örgütü mensuplarınca başlatılan soruşturmanın ve kovuşturmanın hukuka aykırı olduğu, kumpas neticesinde oluşturulduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Huzurdaki davanın soruşturma ve kovuşturma aşamalarıyla Yargıtay onama sürecinde (2014 tarihli onama kararı) görev alan kişilerin tamamına yakını FETÖ ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle ihraç edilmiş, onama kararında imzası olan üç yargıtay üyesi tutuklanmış, bir kısmı halen firari olduğu için emniyet güçleri tarafından aranmaktadır. Bunlar FETÖ'cü olduğu için kaçtı. FETÖ'cü değillerse bugün bu ülkeye gelecekler ve adalete hesap verecekler. Oysa ben FETÖ örgütü yargı teşkilatını tümüyle ele geçirmiş olmasına ve Yargıtay hakkımdaki cezayı onaylamış olmasına rağmen tutuklanmak üzere özel uçak tutarak Türkiye'ye döndüm. ' ifadelerinden FETÖ/PDY terör örgütünün şahsımı, ehli imana karşıymış gibi lanse ettiği, din düşmanı gibi gösterdiği ve özel bir husumet beslediği açıkça görülmektedir. Oysa aynı FETÖ mensupları 2008 yılında beni İBDA-C üyesi olmak suçlamasıyla aylarca istihbari olarak dinlemişlerdir. Bir yanda şahsımı din düşmanı gibi gösterip diğer yandan dini referanslarla hareket eden İBDA-C örgütüne mensupmuşum gibi hakkımda dinleme yapılmış olması FETÖ/PDY Terör örgütünün ne kadar tehlikeli bir yapı olduğunu, herkese her türlü iftirayı atabileceğini ortaya koymaktadır. Bu davanın sürdürülmesi ve beraat dışından bir karar verilmesi sadece ve sadece FETÖ/PDY örgütünün işine yarar, onlara moral ve argüman verir. Nitekim bu sürecin sonunda aynı örgüt tarafından tüm Türkiye'nin gözü önünde 17-25 Aralık darbesi gerçekleştirilmiştir. Tüm bu değerlendirmeler ve gelişmeler dikkate alınarak FETÖ kumpası sonucu açılan huzurdaki dava dosyasından benim ve arkadaşlarımın yeniden beraatine karar verilmesini arz ve talep ederim