Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Yani dini ve milli değerleri kamuflaj olarak kullanarak, devlet ve toplum içinde bir canavara dönüşen FETÖ’nün devleti ele geçirmek üzere giriştiği “başarısız darbe girişiminin” üzerinden kocaman dört yıl geçti. Bu bağlamda, kitleleri peşinden sürükleyen FETÖ liderinin 1999 yılında Türkiye’yi terk etmesine nasıl göz yumulduğu,Türk devletler tarihinde, tarikat, cemaat ve benzeri yapıların mal varlığı edinmelerinin önüne geçilirken, FETÖ’nün devasa maddi varlığa nasıl sahip olduğu, bu gücü ile siyaseti ve sosyal hayatı kontrol etme yarışına nasıl girdiği,Geçmiş dönemlerde tekke ve zaviyelerde dünya kelamı konuşulmazken, bu yerler bir lokma ve bir hırkaya kanaat eden” insanların yer aldığı mekanlar olarak bilinirken, aynı zemini istismar ederek büyüyen FETÖ’nün bir zamanlar makam-mansıpları paylaşan,siyaseti etkileyen bir güç haline nasıl geldiği, bu yapının büyümesine imkan mı verildiği yoksa ihmal mi gösterildiği,Osmanlı devleti dahil tüm Türk devletlerinde, bürokraside görev almada tarikat/cemaat mensubiyeti değil, liyakat ve başarı aranırken, bu yapının palazlandırıldığı dönemlerde başarı ve liyakatten ziyade söz konusu “bu yapıya müntesipliğin” atanma ve yükselme için yeterli oluşuna devletin nasıl göz yumduğu,FETÖ ve benzeri yapılar, devletin hücrelerine kadar teşkilatlanırken, sorumluluk makamında olanların bu durumun nasıl farkına varamadıkları,Türk toplumunu derinden sarsan ve açtığı yaraların kolayca kapanması imkânı olmayan FETÖ’ye benzer yapılanmaların bir daha hayat bulmaması için, devletin neler yapması gerektiği,Türkiye’yi tarihte görülmedik bir sosyal huzursuzluğa sürükleyen bu örgütün, devlet içinde yapılanması ve “farklı kılıklara girerek” varlığını hala devam ettiriyor olması nedeniyle, beyni zorlayan sorular çoktur