Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
“Bunu istemişiz ki bu oldu” dedim sonra, “Değişimin önünde durulmaz” dedim… Vazgeçtim, yazmadım…FETÖ ile mücadeleyi yazayım dedim… “Kininizi diri tutun” diyerek hatırlatma yapayım dedim… Mücadele sulandırılmasın, keyfileştirilmesin, kumpasa, karalamaya, tasfiyeye dönüşmesin diye uyarılar yapayım; suçun şahsiliğinden bahsedeyim, kardeşi FETÖ’cü olanın bakan, büyükelçi olabildiği, bunun da gayet tabii olduğu bir hukuk anlayışının herkese teşmil edilmesi gerektiğini söyleyeyim, öte yandan FETÖ’cülere daha düne kadar övgüler düzmüş, iş tutmuş kişilerin makamlardan uzak tutulması gerektiğini vurgulayayım, FETÖ ile mücadelede hâlâ suç-ceza orantısızlığı olduğunu, strateji eksikliğinin geleceğimiz adına ciddi bir tehdit olduğunu tekrar anımsatayım dedim… Yorulduğumu fark ettim, onu da yazmadım…Buğday fiyatlarındaki fahiş artışı, market raflarındaki fırsatçı yükselişleri, kâğıt ve yayın piyasasındaki kaosu, faiz artışına rağmen dolardaki ateşi, ekonomi yönetimine güven tesis edilmeden suların durulamayacağını, reaksiyoner boykotların faydasızlığını, yerli üretim, yerli tüketim ve markalaşmada radikal değişim ihtiyacını yazacaktım… “Karamsarlık yaymayayım” dedim… Yazmadım…Daha çok şey yazacaktım… İdlib’i yazacaktım, tarihe yolculuk yapıp “Lale Devri”nden bahsedecektim