Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
FETÖ Örgütü’nün lideri Gülen bir gazeteciye verdiği demeçte, “15 Temmuz Darbe Girişimi'ni Atatürkçüler, ulusalcılar yapmış olabilir” demesi Atatürkçülere karşı bitmeyen kininin sonucudur iddiasının yanında, AKP’ye yeniden yaranmak için bir mesaj olarak değerlendirilemez mi? Akif Hamzaçebi: FETÖ örgütü lideri belli ki pabucu pahalı bulmuş, darbe girişiminin ceremesini Ulusalcılara, Atatürkçülere fatura etme derdine düşmüş. Yargıda FETÖ ile mücadele için ilk aşamada onun çizgisinde olmayan kim var ise siyasi düşüncesine bakılmaksızın önemli görevlere getirildi. Son yapılan hâkim ve savcı atamalarında ise AKP, FETÖ ile mücadeleye başlarken göreve getirdiği savcı ve yargıçlardan Atatürkçü, cumhuriyetçi, demokrat olanları HSK’ya seçmediği gibi eski görevlerine kıyasla daha aşağıda ya da etkisiz görevlere tayin etti. FETÖ liderinin açıklamalarının darbeye teşebbüs eden örgüt mensuplarını yargılamalardan kurtarmak amacıyla bir taktik hamle mi, yoksa iktidar kadroları ile gelecekte beraber olabilmeyi hedefleyerek bir detant dönemini kurmaya yönelik bir hareket mi bugünden öngörmek mümkün değil, kestiremiyoruz. Kendisi ile yüzleşmeden, geri kalan herkesi FETÖ üyesi olarak suçlayan iktidar bu temizliği, bu arınmayı yapmıyor, yapamıyor. FETÖ ile hiçbir ilgisi olmayan insanlar “kurunun arasında yaş da yanar” mantığıyla mağdur edilmiş durumda. FETÖ lideri YAŞ sürecini fırsat bilerek ordudaki Atatürkçü subayların tasfiye edilmesini sağlayabilmek için de böyle bir açıklama yapmış olabilir. Zaten bugüne kadar bu örgütün darbe teşebbüsü sonrasında kurulan baskı ortamı yüzünden akademisyenlerden kamu çalışanlarına öğretmenlerden gazetecilere dek FETÖ ile hiçbir ilgisi olmayan, muhalif kimlikleri ile bilinen insanlar işlerinden, aşlarından, özgürlüklerinden oldular. Kendi aralarında ne yaparlar bilemeyiz ama FETÖ örgütü için bugün en başından beri kamuoyunu uyaran Kadri Gürsel gibi Ahmet Şık gibi gazetecilerin yargılanması çok acı… Daha da yeni hedefler göstermek ise utanılacak, seviyesiz, ahlak dışı bir davranış CHP olarak, “OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda gerçekleştirilen anayasa değişikliği gayrimeşrudur. FETÖ ÖRGÜTÜNÜN GÜCÜ MÜDÜR DEVLETE BU KADAR YERLEŞMEK YOKSA İKTİDARIN ZAFİYETİ YA DA TERCİHİ MİDİR? FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasında öncelikle şu söylenildi: “Biz seçim öncesi o temizliği yaptık. Sözünü ettiğiniz seçim öncesi dönem ile darbe girişimi sonrası dönemi kıyaslarsak: Seçim öncesi dönemde FETÖ temizliği marjinal, cılız ve sessiz iken; darbe girişimi sonrası dönemde OHAL kararnameleri ile yaptıkları ve temizlik olarak adlandırdıkları şey ise FETÖ’cü olmayanların da tasfiyesine yol açacak derecede orantısız. FETÖ gibi Devletin hemen her kademesinde son derece ciddi bir yapılanma içerisine girmiş bir örgütün siyaset kurumunun içinde yer almamış olduğu söylemine hiç kimse inanmıyor. FETÖ örgütünün gücü müdür devlete bu kadar yerleşmek? Yoksa iktidarın zafiyeti ya da tercihi midir? Bu iktidarın yönetim anlayışı, dünyaya bakışı, açık bir şekilde demokratik tercihlere veya hak anlayışına, liyakate göre değil, dinsel referanslara dayandığı için tarikatlara, cemaatlere maceracı dar dinsel guruplara cevaz veren niteliktedir. AKP, geçtiğimiz 15 yıllık dönemde gücünü büyük oranda cemaatler ve FETÖ gibi terör örgütleriyle girdiği kirli ittifaklardan aldı. Bugün FETÖ ile her türlü işbirliğinin yapıldığının itirafı, örgütün siyasi ayağının tasfiyesi demek AKP'nin tabanını kaybetmesi demek olduğundan bu yola gidilmesi mümkün gözükmüyor