Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Aslında bir süredir “gizli saklı, çekinilerek korkularak” yapılan, “hainlikle” ya da “fetöcülükle itham edilme” endişesiyle açıktan dile getirilemeyen değerlendirmeler, son zamanlarda alenileşmeye, fısıltıdan yüksek sesle söylenmeye başladı. Fetö meselesi Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin “en haklı meselesi” olduğu halde, bunu “suiistimal eden, sevmediğini ihbar eden, kendisi sonuna kadar Fetö yapılarında kalmışken ona buna damga yapıştıranlar” vardı. Salih Zengin son gününe kadar Zaman gazetesinde çalışmasına rağmen asla “Fetöcülükle suçlanmayıp” Zaman gazetesi kapandıktan sonra Sabah grubunda çalışmaya başlayan ve kendisinin son gününe kadar fetöcü medyada çalıştığını unutup ona buna “Fetöcü” diye ithamlarda bulunan, “kayınpederinin itibarıyla yaşayan” biri. Türkiye gazetesinin Kültür Sanat sayfası editörlüğünden kovulduktan sonra Fethullahçılara yanaşmış, “Fethullah Gülen’in büyük şair olduğunu” ilan etmiş, o dönemde kendisinin de yazı yazdığı Yeni Çağ gazetesinden Cazim Gürbüz Gülen’i büyük şair gördüğü için onu eleştiren bir yazı yazmış, Fetö’nün Burç FM’in de programlar yapmış iken, 15 Temmuz’dan itibaren, o tarihe kadar mekanlarını “kendi toplantıları için kullandığı” ve “yiyeceğinden içeceğinden yararlandığı” yayınevlerinin, gördüğü zaman “elini öpüp sarıldığı veya birlikte oturup kalktığı” pek çok yazarın Fetöcü olduğunu her yerde konuşmuş, ilgili yerlere/kişilere duyurmayı vazife bilmişti. Cem Küçük, Cemil Barlas, Hilal Kaplan, Turgay Güler vs gibi isimler, bir dönem Fetö tetikçiliği yaparken, şimdi Ak Parti içinde “kendileri kadar bile bağı olmayan isimlere, belediye başkanlarına, milletvekillerine, bakanlara” yönelik tetikçilik yapıyorlardı. Ekrem İmamoğlu’nun arkasında “Fetö ve PKK” var denilirken, Apo’nun mektubunun son gün açıklanması, “Ak Partililer, destek olacak Saadet Partililer, ittifak ortağı MHP’liler üzerinde” soğuk bir duş etkisi oluşturdu