Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
FETÖ kumpası mağdurlarından Binbaşı Ebru Nilhan Bozkurt'muş. Basit bir örnek; Şimdilerde Rıza Sarraf davasında bilgi ve belgelerin 17/25 Aralık operasyonunu yapan “FETÖ'cüler” tarafından ABD'ye verildiği bildiriliyor. Bugün Rıza Sarraf için bile ABD'ye iki kez nota verilirken, dinleme skandalı için bırakın bu ülkelere nota verilmesini, Erdoğan 1 Eylül 2014'te, “Dünyada istihbaratı güçlü olan ülkelerin farklı ülkeleri dinlememe gibi bir durumu olamaz” sözleriyle bunu normalleştirmedi mi? Adamlara, “dükkan senin” demişiz, şimdi şaşırmaya hakkımız var mı? FETÖ'CÜLER “ATATÜRKÇÜYÜZ” DİYORDU AB Bakanı Ömer Çelik'in açıklamalarına geçelim. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar gibi o da rezaletten “FETÖ'cüleri” sorumlu tutup, “Olayın gerçekleşme yönteminin FETÖ'nün uyguladığı yönteme çok benzediğini” vurguladı. “FETÖ”nün yöntemi ne; Kumpas kurma, sözde darbe listelerine darbe veya FETÖ'yle ilgisi olmayanları yazıp çuvalı alabildiğine büyütme gibi sağ gösterip sol vurma vs. Biliyoruz ki, “FETÖ” iktidardayken ilk ve en fazla mağdur edilen Atatürkçüler oldu. Hâl bu iken, bugün sırf iktidara karşı diye bir yığın ismi ve kurumu “FETÖ'cü” ilân eden, “Benden değilsen FETÖ'cüsün” diyerek, onların ekmeğine yağ süren AKP değil mi? Ve bundan istifade, “FETÖ'cüler” “Atatürkçülük” gömleği giyip, darbe davalarında “Atatürkçü” olduklarını savunmaya başlamadı mı? Tamam, Erdoğan “FETÖ”nün hedefinde, lâkin gelinen bu noktada o NATO senaryosuna Atatürk'ü de katmaları garip bir çelişki değil mi? EBRU BİNBAŞI TSK'DAN ATILIYORDU NATO'daki skandalı deşifre eden Binbaşı Ebru Nilhan Bozkurt'a gelince; Murat Bardakçı'nın yazdığına göre, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı adına bu toplantıya giden Binbaşı Bozkurt, her gün takip ettiği “chatter” üzerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan adına sahte bir hesap açıldığını, bu hesap üzerinden Erdoğan ile düşman kuvvetler arasında sahte mesajlaşmaların yapıldığını fark edince, “Cumhurbaşkanı’ma lâf söyletmem” diyerek, olaydan hemen komutanlarını haberdar etmiş. Bir dönem “FETÖ'cü yapılanmada” yer aldığı, ancak sonradan ayrılıp, onlara karşı en büyük mücadeleyi verdiği öne sürüldü. Bu arada Tuncay Opçin başta olmak üzere firari “FETÖ'cüler” onu hedef alırken, bir gizli tanık da Yaycı'nın “FETÖ mensubu olabileceğini” iddia etti. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda, “Kripto mahrem hizmetler sınıfına mensup FETÖ üyelerinin tespitine yönelik özel şablon ve 64 temel kriter ile 209 alt kriter üzerinden oluşturulan özel sistem sayesinde kripto Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin tespitine ilişkin çalışma yaptığı, örgüt mensubu olmadığı aksine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki kripto örgüt mensuplarının deşifre edilmesinde soruşturma makamına yardımcı olduğunu anlaşılmıştır” denilerek, Yaycı hakkında takipsizlik kararı verildi. GÖKHAN ŞAHİN SÖNMEZATEŞ'İN İDDİASI Cihat Yaycı, birçok Balyoz kumpası mağdurunun da “FETÖ ile mücadelesini”takdir ettiği, yıpranmaması, tartışmaların içine çekilmemesi, isminin gündeme gelmemesi için adeta üzerine titrediği bir isim