Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
FETÖ operasyonları süresince öngörülerim doğru çıktı, 15 Temmuz’dan bir yıl kadar önce, FETÖ bir vaazında ‘kılıç’tan bahsediyor, yani, askere iş düştüğünü ima eden konuşmalar yapıyor, ekranda FETÖ niçin ‘kılıç’tan bahsediyor diye sorulunca, şöyle cevap verdim: ‘O kılıcı bu halk FETÖ’nün . ‘Bir FETÖ'cü Amerika’da kilise papazıyla tartışıyor, papaza, ıstavrozu İsa’nın çakıldığı yerlerden çıkartıyorsunuz, (aklınca alay ederek), İsa başka yerinden çakılsaydı, ıstavrozu nasıl çıkartacaksınız?’. Ve Güneydoğu’da hendekle iç savaş yaşanıp on binlerce çocuk öldürüldü ve FETÖ’yle Ankara’da bir iç savaş yaşandı ve meclis bombalandı, bu kadar başarı dolu bir CIV’i Allah her kuluna nasip etmez. Mehmet Altan’ın mahkeme ifadeleri ise sosyoloji dersi niteliğindeydi, FETÖ'cülük suçlamasına şöyle cevap verdi: ‘Biz aile olarak üç kuşak aynı evde oturuyoruz. Şunu mu demek istiyor, bizler yerleşik şehirli bir aileyiz FETÖ gibi köylü şeriatçılarla işimiz olmaz… Tabii üç kuşak aynı evde oturmanın bedeli ağır oldu, o evde oturacağım diye babası medya ve zengin patronlara zangoçluk yaptı, evlatları büyüdü, onlar da bilümum sümüklü mesihe zangoçluk yaparak evde oturmayı hak ettiler. Yalı elden gider sokakta kalırım korkusuyla Türkiye’nin iftiharla yetiştirdiği çok kültürlü amirallerine hayvan pornosu suçlamalarına ortak oldu, yetmedi, Kozmik odanın kapılarını festival eşliğinde açtırıp Türk ordusunun en mahrem belgelerinin Atina gazetelerinde manşete çekilmesine sessiz kaldı, yetmedi, Hrant’ın öldürülmesi, yetmedi, ıslak belgeler, yetmedi, Odatv suçlamaları, yetmedi, yedi uzun sene ve her gece, o ekranda, o yalıda yaşamını sürdürebilmek uğruna şimdi her biri hapse tıkılmış FETÖ savcılarının eline verdiği bilgilerle kitaplar yazdı, yayınlar yaptı, the son. O kadar kahramandı ki bir yazısında FETÖ için: ‘seni sırattan sırtımda ben taşıyacağım’ diyordu, bu cümledeki sevince bakın, bir de hayal edin, aynı lafı, Beşiktaş Belediye Başkanı Hazinedar da yapmıştı, FETÖ’yle birlikte sırattan geçeceklermiş, aslında yazımı silip Sırat Köprüsü’nden Dökülenler diye yeniden mi yazsam. Nazlı Ilıcak ve Altan kardeşler, Kainat İmamı’yla iyi geçinerek üç kuşak evlerinde ve yalılarında oturmayı bir süre daha başardılar, taşradan gelen FETÖ'cüler’in, yerleşik şehirli güngörmüş demokrat dostları gibi görünüp, FETÖ'cüler’in şehirde devlette orduda medyaya gizli gizli dal budak salmalarına yardımcı oldular. Huzur içinde yalılarında çok uzun bir ömür sürdüler, kahraman gazetece oldular, özgürlük şampiyonu oldular, evrensel hukuk değerlerini hiç kimseye gaptırmadılar, açlık çekmediler, su kelebekleri gibi hafif yazılar yazdılar, bütün gecelerini Fetöcü dostlarıyla ekranlarda geçirdiler, ancak