Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Uluslararası Güvenlik Sempozyumu Raporu, Polis Akademisi Yayınları'ndan "Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ" başlığıyla yayımlandı. Öğretim üyelerinin hazırladığı raporda, FETÖ'nün tarihi, amaçları, özellikleriyle ilgili bilgiler verildi. FETÖ'nün medya ve eğitim yapılanmasıyla ilgili bilgilerin de yer aldığı raporda, örgütün yurtdışı yapılanması anlatıldı. FETÖ ABD DEVLETİ TARAFINDAN KOLLANIYOR Raporda, "ABD'de FETÖ yapılanması" ara başlığı altında şu satırlara yer verildi: "FETÖ’nün lideri Fethullah Gülen’in ikametgâhı olması nedeniyle ABD, örgütün hâlihazırda dünya çapında faaliyetlerinin merkezi konumundadır. Bu minvalde, FETÖ’nün ABD’de sayıları 140’ın üzerinde okulu bulunmaktadır. Aynı zamanda ekonomik faaliyetleri vasıtasıyla FETÖ ABD’de yılda 500 milyon dolardan fazla gelir elde etmektedir. " FETÖ’nün Amerikan devletinde ya da devletin bazı kurumları tarafından kollandığına dair güçlü emarelerin olduğunun belirtildiği raporda “ABD makamlarının FETÖ’ye ülkesinde yapılanması konusunda izin verdiği görülmektedir. Bu sayede FETÖ’nün ABD yapılanması eğitim, kültür, ticaret ve siyaset alanlarında faaliyetleri mevcuttur” denildi. FETÖ’nün ABD’deki okullarının sayısının 140’ın üzerinde olduğunun belirtildiği raporda, okulların zaman içinde isim değişikliğine uğradığı ve her yıl yaklaşık 60 bin civarında öğrencinin okuduğu kaydedildi. Raporda FETÖ’nün ABD yapılanmasıyla ilgili ayrıca şunlar kaydedildi: “FETÖ ABD’de zaman içinde bağış, rüşvet ve kültür gezileri marifetiyle elde ettiği lobi kabiliyetini Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmayı amaçlamaktadır. Dava, Türkiye’de 17/25 Aralık yargı darbesinin failleri olan FETÖ mensuplarının ifadeleri ve yasa dışı yollarla Türkiye dışına çıkarılan belgeler üzerine kurgulanmıştır. Dava aynı zamanda FETÖ’ye danışmanlık hizmeti veren Steptoe & Johnson isimli hukuk şirketi ve aynı zamanda FETÖ’nün ABD’deki çatı kuruluşu olan Türk-Amerikan Birliği’yle yakın ilişki içerisinde olan eski New York savcısı Preet Bharara tarafından açılmıştır. Buradan hareketle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Bharara ve ABD’de FETÖ’yle ilişkili başka önemli isimler hakkında inceleme başlatmıştır. ” “AB ÜLKELERİNİN FETÖ MENSUPLARINA KUCAK AÇMASI VE HER TÜRLÜ KOLAYLIĞI SAĞLAMASI…” FETÖ’nün AB’deki faaliyetlerine de değinilen raporda, “FETÖ hem Türkiye’nin AB ile geliştirmiş olduğu yoğun ilişkileri hem de AB’nin uluslararası politikada artan nüfuzunu kendi çıkarları minvalinde kullanmayı amaçlamıştır. Bunun yanında özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından AB ülkelerinin gerek topraklarında yerleşik gerekse de Türkiye’den firar eden FETÖ mensuplarına kucak açması ve deyim yerindeyse örgütlenmeleri yönünde her türlü kolaylığı sağlaması terör örgütünün Avrupa’yı küresel örgütlenmesi içerisinde önemli merkezlerinden biri olarak seçmesinin başlıca nedenlerinden olmuştur” ifadeleri yer aldı. FETÖ bu tür dostlukları kazanmaya çalışırken dini bir cemaat yapılanması gibi davranmaktan kaçınmakta ve temel olarak Türklerin Avrupa toplumuna entegrasyonlarını sağlamaya ve kültürlerarası diyaloga yönelik aktiviteler yürüten dernekler ve hareketler kisvesi altında faaliyetlerini yürütmektedir” denildi. FETÖ’nün Avrupa’daki örgütlenmesinde en güçlü olduğu ülkelerin Almanya, Avusturya ve Hollanda olduğunun kaydedildiği raporda, örgütün Almanya’da faaliyet yürüttüğü şirket ve vakıfların isimleri sıralandı: ”Eğitim alanından başka FETÖ’nün Almanya’daki sivil toplum faaliyetleri Stiftung Dialog und Bildung vakfı tarafından koordine edilmektedir. Bunun yanında Bund Deutscher Institutionen adlı bir başka kurum ise FETÖ’nün Almanya’daki birçok derneği arasındaki ilişkileri yönlendirmektedir. FETÖ’nün iş dünyasındaki faaliyetleri de Bundesverband der Unternehmervereinigung (BUV) adlı bir çatı kuruluş altında devam etmektedir. ” “ÜST DÜZEY SİYASİLERE ULAŞMA ARACI OLARAK KULLANILMAKTADIR” Raporda “Avusturya’daki FETÖ yapılanmasına bakıldığında yapılanmanın başında FETÖ lideri Fethullah Gülen’in amcasının oğlu Numan Gülen’in olduğu dikkat çekmektedir” denildi. Enstitü esasen bir propaganda merkezi olmakla birlikte FETÖ’nün Avusturya’da üst düzey siyasilere ulaşma aracı olarak kullanılmaktadır” satırları yer aldı. FETÖ’nün Hollanda’da 2 lise, 7 ilkokul ve 1 dershanesinin bulunduğunun belirtildiği raporda, şu ifadeler yer aldı: “15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ’nün Hollanda’da yapılanması önemli darbeler yemektedir. Darbe girişiminin hemen ardından Hollanda’daki FETÖ okullarından 600 öğrenci ayrılırken, bu sayı günümüze kadar ikiye katlanmıştır. FETÖ okullarını kurtarmak için okul isimlerinde değişikliğe gitmiştir. ” “BÜROKRATLARIN ÇOCUKLARINA YÜKLÜ MİKTARDA BURS” Raporda, FETÖ’nün Balkanlardaki yapılanması hakkında da bilgiler verildi. Örgütün Balkanlardaki okullarında okuyan öğrenci sayısının yaklaşık 20 bin olduğunun belirtildiği raporda, özellikle Arnavutluk’la ilgili satırlar dikkat çekti: “FETÖ’nün Balkan ülkeleri arasında en güçlü olduğu yerlerden birisi Arnavutluk’tur; FETÖ bu ülkede üst düzey bürokratların çocuklarına yüklü miktarda burs sağlayarak onlarla iletişim kurmuştur; ülkedeki diğer okullara kıyasla örgüte bağlı okulların eğitim seviyesinin daha iyi olduğu söylenebilir. Ülkenin önde gelen iş adamları ve siyasetçilerinin çocuklarına adı geçen okullarda eğitim verilmesi suretiyle FETÖ, ülkenin iş, siyaset ve ekonomi çevrelerinde etkili bir ağa sahip olmaya çalışmaktadır. Bu açıdan ülkenin ilk internet gazetesi olan Gazeta Start’ın da FETÖ’ye ait yayın organı olması dikkat çekicidir. ” Raporda, Yunanistan, Bulgaristan ve Macaristan’la ilgili olarak şunlar kaydedildi: “FETÖ, diğer Balkan ülkelerinin aksine Yunanistan, Bulgaristan ve Macaristan’da daha sınırlı bir faaliyet alanına sahip olabilmiştir. Örneğin Yunanistan’da gerek Yunan devlet kurumlarının yoğun denetimi gerek Batı Trakya Türklerinin ilgi göstermemesi sebebiyle FETÖ yaygın faaliyet gösterememiştir. Öte yandan Bulgaristan’daki faaliyetlerine 1992’de başlayan FETÖ, burada da Sofya ve Filibe’deki birkaç özel kurs ve dil okulu dışında herhangi bir yapı kuramamıştır. ” “ILIMLI İSLAM SÖYLEMİNİ ETKİLİ KULLANMIŞTIR” Raporda, FETÖ’nün Ortadoğu’da Fransız ve İngiliz etkisine alternatif olarak ABD’nin etkisini yaymayı hedeflediği kaydedildi ve “Kullanışlı bir aparat olarak FETÖ, Ortadoğu ülkelerinde örgütsel faaliyetlerini genişletmesinde ılımlı İslam söylemini etkili kullanmıştır” denildi. Bahse konu dönemde FETÖ’nün Körfez ülkelerine ise sirayet etme hususunda zorlandığı görülmektedir. ” “GÜLEN’İN ABD’DEN SINIR DIŞI EDİLMESİ HALİNDE MISIR’A SIĞINABİLECEĞİ” Raporda, FETÖ’nün Mısır’daki faaliyetlerine ilişkin yazılanlar dikkat çekici. FETÖ’nün Mısır’da istihbari bir örgüt gibi çalıştığının belirtildiği raporda şunları kaydedildi: “FETÖ’nün Mısır’daki yapılanması ve faaliyetlerine baktığımızda, mesihçi bir yapı olarak kurulan örgütün başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerin aleyhine istihbarat faaliyetlerinde kullanıldığı görülmektedir. 3 Temmuz 2013’te Mısır’ın seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin dönemin Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Abdulfettah Sisi’nin liderliğindeki darbeyle görevinden uzaklaştırılması sonrasında gerginleşen Mısır-Türkiye ilişkilerinde FETÖ, kendisine alan açıldığını görmüştür. Bahse konu gerginlikten faydalanan FETÖ, Mısır’a istihbari bilgiler sağlayarak Sisi yönetimiyle ilişkilerini kuvvetlendirmiştir. Bu çerçevede, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası İslam İşbirliği Teşkilatı’nın FETÖ’nün terör listesine dâhil edilmesi yönündeki karar tasarısının görüşüldüğü 19 Ekim 2016 tarihli oturumunda tek çekimser kalan ülkenin Mısır olması da tesadüfi değildir. FETÖ’nün Mısır’daki uzun yıllara dayanan faaliyetleri neticesinde bugün Mısır istihbarat kurumlarıyla da güçlü ilişkilere sahip hale gelebilmiştir. Bu çerçevede, FETÖ lideri Fetullah Gülen’in ABD’den sınır dışı edilmesi halinde Mısır’a sığınabileceği söylentileri de temelsiz değildir. Bu iddiaları doğrular şekilde, Ortadoğu ve Afrika’da faaliyet gösteren FETÖ mensuplarının, 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişiminin başarısız olmasından sonra Mısır’da toplantılar düzenlediği ve bölgedeki faaliyetleri hakkında yeni stratejiler geliştirdikleri belirtilmektedir. 48 Söz konusu iddiaların tümü, Türkiye’deki darbe girişimini destekleyen yayınlar yapan Mısır televizyonlarına konuk olarak katılıp Türkiye aleyhinde yorumlarda bulunan FETÖ mensuplarına geçen zamanda yenilerinin eklenmesiyle de örtüşmektedir. ” “ABD’NİN OPERASYONEL ÜSSÜ HALİNE GELDİĞİ GERÇEĞİ İLERLEYEN YILLARDA ORTAYA ÇIKMIŞTIR” “FETÖ tarafından da Orta Asya ve Kafkasya bölgesine yönelik ilk stratejik yapılanma SSCB’nin dağılması sonrası ortaya çıkan siyasal konjonktürün etkisiyle başlamıştır” denilen raporda şu ifadeler yer aldı: “Bölgeye eğitim kurumları açarak nüfuz alanı elde etmeye başlayan örgüt bunun ardından bölgenin hızlı liberalizasyon sürecinden faydalanarak ekonomik oluşumunu hayata geçirmiştir… FETÖ bu dönemde Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde ABD’nin ‘ılımlı İslam’ projesi kapsamında önemli roller üstlenmiş ve örgütün önü böylece açılmıştır. FETÖ bu dönemde faaliyette bulunduğu ülkelerde Batılı tarzda eğitim vermekle ün yapmaya başlamış ve Batılı ülkeler için gün geçtikçe daha kullanışlı bir aktör konumuna gelmiştir. Rusya Federasyonu ve Özbekistan istihbarat servisleri bu durumu tespit eden ilk ülkelerin başında gelmiş ve FETÖ’nün faaliyetlerini ülkelerinde yasaklamışlardır. ” “FETÖ’NÜN YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİYLE İLİŞKİSİ ORTAYA ÇIKARILMIŞTIR” FETÖ’nün Rusya’daki faaliyetleriyle ilgili şu satırlara yer verildi: “FETÖ, Asya yapılanmasına Rusya’da 1990’lı yılların başında Kuzey Kafkasya’daki özerk cumhuriyetlerden Tataristan’a, Rusya içerisindeki Türk dilli diğer cumhuriyetlere, St. 2000’li yılların başında Rusya iç siyasal birliğini sağlamış, devlet başkanı Vladimir Putin’in yönetime gelmesiyle birlikte ülkenin istihbarat güvenlik teşkilatları yeniden dizayn edilmesiyle birlikte FETÖ’nün yabancı istihbarat servisleriyle ilişkisi ortaya çıkarılmıştır. 2002 yılında Rus İstihbarat Teşkilatı (FSB), FETÖ okullarının Amerikan istihbarat teşkilatıyla doğrudan ilişkisi olduğunu, CIA adına Rusya’nın ulusal çıkarlarına aykırı olarak istihbarat çalışmalarında bulunduğunu, İslam’ın bağlamından koparılmış bir eğitimle Rusya’nın ve Orta Asya’nın yapısına aykırı mezunlar ve elemanlar yetiştirmeye çalıştığını, okullarındaki öğretmen ve öğrencilerin de normal öğretmen ve öğrenci dışında bir asker ve istihbaratçı motifinde yetiştiğini tespit edip, Rusya Yüksek Mahkemesi kararıyla, okulların büyük bir kısmını kapatma kararı vermiştir. ” ÖZBEKİSTAN’DAKİ İLK DARBE GİRİŞİMİNDE FETÖ PARMAĞI “FETÖ’nün bölge yapılanmasını çözen ikinci ülke Özbekistan olmuştur” denilen raporda, örgütün Özbekistan’da darbe yapmaya çalıştığı kaydedildi: “Özbekistan’a 1990’lı yıllarda aynı yöntemlerle sızan örgüt, bir süre sonra Özbek devletinin ve istihbaratının dikkatini çekmiş ve okullarda verilen çarpık eğitimle Özbekistan halkının birliğine aykırı faaliyetler gösterdiği, okullarda çalışan öğretmen ve yetişen öğrencilerin ABD çıkarlarını koruma amacı taşıdıkları tespit edilmiştir. Daha da ötesi 1999 yılında Özbekistan’daki ilk darbe girişiminde Özbek lider İslam Kerimov’a karşı gerçekleştirilen suikast girişiminin arkasında FETÖ parmağı bulunmasının ardından terör örgütünün okulları kapatılmış ve örgüt mensupları sınır dışı edilmiştir. Yani FETÖ ilk darbe girişimini esasen Özbekistan’da gerçekleştirmiş ve 15 Temmuz’da olduğu gibi başarıya ulaşamamıştır. ” “KIRGIZİSTAN’IN YÖNETİMİNİ ELE GEÇİRMİŞTİR” Raporda “Rusya ve Özbekistan’dan farklı olarak Kırgızistan’da FETÖ mensupları daha rahat ve serbest bir şekilde yapılanma olanağı bulmuşlardır” denildi ve “1992 yılında Türk ve Kırgız Cumhurbaşkanlarının da bizzat katılımıyla FETÖ iltisaklı Sebat Vakfı’na bağlı okulların açılışı örgütün ilk Kırgızistan yapılanması olmuştur. FETÖ eğitim kurumlarında eğitip yetiştirdiği on binlerce mezun ile Kırgızistan’ın yönetimini, iş dünyasını, ekonomik dengelerini dahası halkın bilincini dahi ele geçirmiştir. Bu sayede örgüt günümüzde Kırgızistan’ı kendine üs yapmış ve 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türkiye’nin Kırgızistan’a defalarca yapmış olduğu uyarılar, FETÖ etkisindeki Kırgızistan yönetimi tarafından hoş olmayan bir tutum ile karşılanmıştır. Türkiye ile ekonomik ilişkilerin kopma riski dahi göz önüne alınarak okullar kapatılmayıp tam tersi FETÖ’ye tam destek verilmeye devam edilmektedir” ifadeleri kullanıldı. “KIRGIZ EMNİYET TEŞKİLATINA SIZDIĞI BİLİNMEKTEDİR” FETÖ’nün Kırgızistan’da ülke yönetiminin en uç yerlerine kadar sızmış olduğu bölge basınına bakıldığında kolaylıkla anlaşıldığının vurgulandığı raporda şunlar kaydedildi: “Hatta Kırgız bürokrasisi içerisinde FETÖ’nün, örgüt faaliyetlerini yürütebileceği kişileri önemli kadrolara bile getirebildiği kabul edilmektedir. Bu minvalde, FETÖ’nün tıpkı Türkiye’de sınav sorularını çalarak devlete sızma stratejisi Kırgızistan’da da uyguladığı ve böylece Kırgız emniyet teşkilatına sızdığı bilinmektedir. Ancak gerçekte okullar isim değişikliğine giderek FETÖ yapılanmasının içerisinde kalmaya devam etmektedir. ” “ALİYEV’İN ÜLKE İÇERİSİNDE FETÖ İLE MÜCADELESİNDE GÜVENEBİLECEĞİ BAŞKA İSİM OLMADIĞINI…” FETÖ’nün Azerbaycan’da da ciddi bir tehlike olduğunun belirtildiği raporda ülkedeki yapılanmayla ilgili şu ifadelere yer verildi: “Azerbaycan, FETÖ için Kafkaslar, Orta Asya ve Rusya’ya açılan kapı olarak çok büyük bir önem arz etmektedir. Bugün örgüte kaşı mücadele edilerek FETÖ konusunda önemli adımlar atılsa da, halen yeterli ve tatmin edici sonuçlara ulaşılamamıştır. Özellikle Türkiye’de bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşadığı FETÖ ile mücadelede yalnız bırakılma durumu şu an Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev için geçerlidir. Bu yüzden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in FETÖ ile mücadele konusunda aldığı en önemli karar eşi hanımefendi Mihriban Aliyev’in Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ataması olmuştur. Bu kritik atama Cumhurbaşkanı Aliyev’in ülke içerisinde FETÖ ile mücadelesinde güvenebileceği başka isim olmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Bugün Azerbaycan devlet bürokrasisi içinde önemli pozisyonlarda olanların birçoğu hala FETÖ konusunun ciddiyetini anlamış değildir. Bu minvalde FETÖ’nün Azerbaycan’daki faaliyetlerine bakıldığında örgütün temel hedefinin Türkiye’den Azerbaycan’a giden öğrenci ve iş adamları olduğu görülmektedir. Bu noktada FETÖ Azerbaycan’daki örgüt mensuplarının önünü açmak için bu ülkeye giden FETÖ mensubu olmayan kişiler itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır