Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
BİR süredir 15 Temmuz 2016 darbe girişimine ilişkin ana iddianameleri konu alan değerlendirmeler yazıyorum. Buna paralel olarak, devlet kurumlarının FETÖ olarak adlandırılan bu suç örgütünden arındırılması, bu örgüte karşı kuvvetli, kararlı bir mücadele yürütülmesi de bu hayati önceliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Bunlardan biri, 15 Temmuz’dan sonra darbe girişimi ve FETÖ’ye karşı başlayan Olağanüstü Hal uygulamasının zaman içinde kalıcılaşması ve başlangıç amacından uzaklaşarak, neredeyse bütün muhalif çevreleri içine alacak bir şekilde yayılmış olmasıdır. FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan akademisyenlerin, öğretmenlerin, aydınların, gazetecilerin işlerinden olmasını, yaşanan yaygın mağduriyetleri, ciddi bir artış gösteren hak ihlallerini, yargı cephesindeki sorunlu karar ve uygulamaları FETÖ ile mücadelenin haklılığı ile bağdaştırabilmek mümkün değildir. Örneğin, yakın dostum ve -herkesin onlara çiçekler attığı bir dönemde- Gülencilerin karşısında korkmadan çıkabilmiş, onlara kafa tutabilmiş olan Kadri Gürsel gibi bir gazetecinin bugün FETÖ’yü desteklediği gerekçesiyle hapiste olması, benim gözümde FETÖ ile mücadelenin inandırıcılığına koyu bir gölge düşürüyor