Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
”Antetli, imzalı ve kaşeli… Üzerinde barkodu, sayı numarası bile var… Belgede kullanılan dil de çok profesyonel bir elden çıktığını bize gösteriyor… Üzerindeki ‘Gizli’ ibaresiyle, “kimsede olmayan ve önemli bir bilgiye sahibim” hissini uyandırmayı amaçlıyor…Yani sıradan bir fırsatçılıktan bahsetmek pek mümkün değil…Dört maddeden oluşan belgede ilk olarak İçişleri Bakanlığı’nın yukarıda yazdığımız ek genelgedeki kararı yer alıyor… Yani, bu sahte belgeyi hazırlayanlar, bir taktik çerçevesinde, herkesin doğruluğundan emin olduğu bir bilgiyi vererek işe başlamış… Böylece ‘güvenilirlik’ ceketini giymek istemişler…Diğer üç maddede şunları sıralıyorlar: “Hastaneler ve eczaneler dışında insanların toplu olarak bir arada bulunduğu yerler ve üç kişiden fazla çalışanı olan işyerleri kapatılacak; kafe ve restoranlar yalnızca evlere servis yapacak; süpermarketler haftada üç gün belli saatler arasında hizmet verecek” …Başlangıçta “Bu yalan bilgiler koronavirüsten beter” dememizi yadırgayan olduysa şimdi bizi daha iyi anlamışlardır… Böyle bir belgeyi hazırlamak, dolaşıma sokmak sıradan bir fırsatçının işi olamaz… Devletin yazışma diline de hâkim, halkın hassas noktalarını kollayan ve galeyana getirmek isteyen bir örgüt işi olmalı… Tabii FETÖ ilk akla gelen…Haysiyetsizliğin bu kadar profesyonelce yapılması, onların işi olduğuna dair inancımızı güçlendiriyor… Muhtemelen yanılmıyoruzdur…Bu arada sanılmasın ki her türden yalan-dolan ve tezviratı, internette takipçi sayısı artırmak, dikkat çekmek gibi niyetlerle paylaşınca daha hoşgörüyle karşılanacak… Ya da yol açtıkları sonuçlar FETÖ’nünkilerden daha hafif olacak…Bu öyle bir dönem ki, devletin aldığı tüm önlemlere rağmen ancak halkımızın tam katılımıyla başarıya ulaşılabilir… Toplumdan izole olmayı reddeden bir kişi bile hasara yol açabilir… Tek bir kullanıcının bile saçma-sapan bir bilgiyi, hangi niyetle olursa olsun, yaymasının sonuçları ağır olabilir…İllaki yalan olması da gerekmiyor, yersiz ve zamansız bilgileri de bu listeye eklemeliyiz… TV programlarında bazen doktorların bile bu hataya düştüğünü ne yazık ki görüyoruz… “Uçak kazasında ya da kanser nedeniyle ölenlerin sayısı salgında ölenlerden fazla” gibi bir ifadeyi kullanabiliyorlar…Doğrudur, ancak “panik yapmayın” demenin insanları rehavete sürüklemeyecek yolları da var…Dezenformasyon, bunun gibi, gerçek bilgilerin yersiz, zamansız verilmesini de kapsıyor… Sonuçları ise toplumun, içinde yaşadığımız günlerde de halk sağlığının aksine çalışabiliyor… O nedenle, başta internetteki olmak üzere tezviratın her türlüsüne karşı hepimizin çok dikkatli olması lazım…Her ne kadar bu tür halkın moralini bozan ve panik doğuran yalan-dolana tevessül edenlere karşı savcılıklar harekete geçiyor olsa da bireysel olarak Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu gibi güvenilirliğinden emin olduğumuz kurumlardan bilgi alıp ‘yalan virüsünün’ ve paniğin yayılmasına engel olabiliriz