Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Yeni Başkan’ın da ifade ettiği, yabancı ülkelerde rejim değiştirme, hükümet devirme, darbe yaptırma konularında ABD’nin sicili çok kabarıktır. ABD, Ortadoğu’da, Afrika’da, Latin Amerika’da yıllarca iç kargaşa yoluyla, askeri darbelerle veya açıktan askeri dış müdahalelerle kendine bağlı, ABD, İsrail ve Batı dünyasının çıkarlarına uygun kukla yönetimler kurmuştur. Afganistan’da, Pakistan’da bunun böyle olduğu yıllar önce ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu unsura desteğini sürdürmüş ve son olarak da FETÖ’ye “model” olarak bel bağlamıştır. Bu yanılgı o kadar büyük boyutlara ulaşmıştır ki, FETÖ’nün Türkiye’de bir askeri darbeyle devleti ele geçirme girişimine “seyirci” kalarak, Gülen’i korumayı sürdürerek, kendini açık etmiştir. Aynı şiddette olmasa bile Avrupa Birliği de FETÖ darbesi karşısındaki tutumuyla yanlış yerde durmuştur. ABD’de, AB’de ve hatta NATO’da, Türkiye’yi devirebilecek şekilde TSK’da, yargıda, emniyette örgütlenmiş olan FETÖ’cüler konusunda dile getirilen “kaygılar”, 60 yıllık müttefikleri, demokratik-laik Türkiye Cumhuriyeti için duydukları kaygıdan daha fazla olmuştur. Bugün NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Curtis Scaparotti, hâlâ FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle subayların görevden alınmasının veya meslekten ihraç edilmelerinin “NATO’yu zayıflattığını” söyleyebilmektedir. Oysa NATO’nun kaygısı, NATO’da görevli olsa bile FETÖ’cü, darbeci subaylar değil, ağır bir travma geçirmiş olan TSK olmalıdır. FETÖ konusundaki tutumları bunu göstermektedir