Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Hak ve itibara saldırı (küfür, hakaret, aşağılama)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Soykırıma/İnsanlığa karşı suça tahrik
Böyle bir şeyin ülkemize hayırı, yararı olabilir mi … Emin olun böyle olaylar FETÖ operasyonlarını sulandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. İşte Coşkun’un bugünkü yazısından ilgili bölüm; FETÖ'ye para yağdıran işadamı kendini kurtarır… FETÖ'ye kitap dolusu destanlar yazan kendini kurtarır… FETÖ'nün Pensilvanya'sına dadanan kendini kurtarır… FETÖ'ye “Hocam, elini ayağını öpeyim” diyen kendini kurtarır… FETÖ'ye gittiğinde başını örten vekil kendini kurtarır… FETÖ'yü adliyeye, emniyete, orduya dolduran kendini kurtarır. FETÖ'yle kader birliği yapan kendini kurtarır. FETÖ'cülük Sözcü'ye kalır. CELAL ÜLGEN AVUKAT Celal Ülgen, yıllarca Ergenekon ve Balyoz davalarında FETÖ'cü savcı ve hâkimlere karşı dişe diş mücadele verdi. Ve FETÖcülük Sözcüye kalır Gün döndü, devran döndü… Aynı Celal Ülgen bu kez de… FETÖ'cülükle suçlanan Sözcü gazetesi çalışanları için dişe diş mücadele vermeye başladı. Ve iki gün kala, ‘Sözcü gazetesinin yöneticilerine FETÖ baskını'yla uyanıyoruz. Yani tepelere kadar sızan onca FETÖ'cü koruma, polis, başyaver, general bilmiyor. Yaptıkları en büyük kötülük, darbe davalarının sahiciliğini yok etmek olmadı mı? BENZETMEK GİBİ OLMASIN FETÖ'yle mücadelede de bir araçsallaştırma ve sulandırma tehlikesine karşı en başta savcılar, uyanık olmak zorunda. Suçlamaların altı dolu değilse, en büyük zararı FETÖ'yle mücadeleye verir. ” FETÖ'ye açık, net destek olanlar ortalıkta fıldır fıldır gezerken, Sözcü'ye operasyon. Cumhurbaşkanı'nın yaverleri, koruma ekibinin kimi üyeleri FETÖ üyesiyken, Cumhurbaşkanı'nın nerede tatil yaptığını öğrenmek için gazete haberine mi ihtiyaç duyuyordu bu örgüt Allah aşkına… Sayın savcılar, bu yaptığınız işlerle Türkiye'ye fayda değil zarar veriyorsunuz. Kripto falan değil, aşikâr FETÖ'cüler ortalıkta gezerken, siz bunlarla mı uğraşacaksınız! Emin olun FETÖ'cü savcılar Türkiye'ye ancak bu kadar zarar veriyordu. İşte Bulut’un bugünkü köşesinden Sözcü ile ilgili bölüm; Sözcü gazetesi sahibine ve biri muhabir üç çalışanına, 19 Mayıs günü “FETÖ adına suç işledikleri” gerekçesiyle gözaltı kararı verilmesi manidar!”Suç”tan kasıt, muhabir Gökmen Ulu’nun 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın nerede bulunduğunu haber yapmak. Üstelik sadece gözaltı kararı verildiği halde, yurt dışında bulunan gazete sahibi Burak Akbay, “firari” ilân edildi! *** Sözcü’nün Genel Yayın Müdürü Metin Yılmaz, “Şaka gibi… Bizim ne işimiz olur FETÖ ile? Kimse onlara FETÖ demezken biz diyorduk. Şimdi de ‘FETÖ’cü’ diyorlar. FETÖ ile mücadelenin ‘tarihine’ dikkat çeken Vatan yazarı Okay Gönensin ise köşesinin tamamını Sözcü için ayırdı. FETÖ örgütlenmesinin giriştiği operasyonlar ciddi olaylardır. Ama Cumhuriyet gazetesi yöneticilerini FETÖ'ye sokmak bu ciddi olayı sulandırmaktır. Örgüt işlerine karışmamış, sadece siyasi yazı yazanları terör örgütü üyeliğinden yargılamak da FETÖ'yü sulandırmaktır. Yanlış bir başlık yüzünden gazeteci tutuklamak aslında FETÖ olayının ciddiyetini hiç anlamamaktır. Sözcü gazetesinin sahibi ve yöneticilerini FETÖ'den gözaltına almak da FETÖ'ye yapılan gerçek bir destekten başka bir şey değildir. FETÖ'yü, açık bir suç isnat edilemeyen herkesin içine atıldığı bir çuvala çevirenler FETÖ'ye en büyük iyililiği yapmaktadırlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikan başkanına söylemiş olsa da Amerika'daki FETÖ'cüler Türkiye'ye verilmeyecektir. Almanya'ya ve başka Avrupa ülkelerine sığınan FETÖ'cüler, Yunanistan'a sığınan darbecileri geri almak da mümkün değildir. Bunun için sorumlu arayanlar hiç uzağa gitmesinler, FETÖ'cülerin iade edilmemesinin birinci sorumluları gazetecileri FETÖ çuvalına atanlardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Gülen” deyince Amerikan Başkanı'nın FETÖ'den tutuklu Amerikalı rahibi söylemesi de boşuna değildir. Bütün bu icraatlarla FETÖ meselesi ve askeri darbe girişiminin aydınlanması, siyasi ayakların ortaya çıkması aşırı zorlaşmıştır. Ama ülkenin yarısının, hatta yarısından fazlasının “ya bana da FETÖ'cü derlerse” diye korkması sağlanmıştır. Yarısından fazlası, çünkü FETÖ bu kadar büyük çuval haline gelince içine Ak Partililer için de bayağı yer açılmış olmaktadır. Bütün bu operasyonları FETÖ'cüler yönetiyor olsa ancak bu kadar olurdu. FETÖ bu kadar büyük bir güç haline ancak böyle getirilirdi. Bu kararları gerçekte kim veriyor, bu icraatları gerçekte kim yapıyor? Ülkenin yarısını FETÖ çuvalına atmakla ne amaçlanıyor? Bu soruları Ak Parti hükümeti kendine sorsun ve manzaraya gözünü kapatmadan cevap versin. Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının “FETÖ ile ilişkilendirilerek” aylardır tutuklu olmasına itirazlar sürerken dün Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, iki müdürü ve bir muhabiri hakkında gözaltı kararı çıktığı duyuldu. Eğer “FETÖ kumpası” olduğu, soruşturmaları yapan savcı ve hakimlerin FETÖ ilişkisi ortaya çıkmasaydı o masumlar hala cezaevinde olacaktı. Bugün hala savcı ve hakimler “FETÖ/PDY bağlantıları” nedeniyle tutuklanıyor, yargı FETÖ'den temizlenmiş değil. İşte Işık’ın bugünkü yazısından ilgili bölüm: Sözcü Gazetesi'ne FETÖ operasyonu yapıldı dün. Gazetenin yazarı Uğur Dündar “Sözcü FETÖ'cüyse Türkiye'deki herkes FETÖ'cüdür” diye isyan etti operasyona. Ama Yılmaz Özdil'in, Soner Yalçın'ın, Bekir Coşkun'un yazdığı bir gazetenin Fethullahçı çeteyle ne alakası olabilir? 15 Temmuz'dan sonra artık herkes gördü ki; FETÖ'yle mücadele Türkiye'nin en büyük ulusal güvenlik meselelerinden biridir. FETÖ'yle mücadelenin sulandırılması en çok FETÖ'nün işine yarıyor. Allah aşkına bunu görün ve bu ihanet şebekesinin ekmeğine yağ sürmeyin