Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
MHP Lideri Devlet Bahçeli, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve sonrasında ülkemizde yaşanan gelişmeler ve MHP’nin sürece dair tespit ve değerlendirmelerini, Türkgün'e açıkladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli şu değerlendirmelerde bulundu;15 Temmuz gecesi Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan FETÖ’cü teröristler, vatandaşlarımızın üzerine kurşun yağdırmış, millî iradenin tecelligâhı olan TBMM’yi bombalamıştır. Böylece FETÖ, kapsamlı terör eylemlerini icra etme imkân ve kabiliyetini pekiştirmiştir. Bu süreçte FETÖ’nün TSK, emniyet ve yargı dahil tüm devlet kurumlarını, sivil toplum kuruluşlarını, medyayı, spor ve sanat alanını bir ahtapot gibi sarmaladığı ortaya çıkmıştır. FETÖ’nün sinsi örgütlenme ve kadrolaşma çabalarının geçmişi 1970 ve 1980’li yıllara kadar gitmektedir. FETÖ bu tarihten sonra yer altından çıkıp suç örgütü olarak aleni, illegal faaliyet yürütme aşamasına geçmiştir. Bu dönem darbecilerin yargılanma süreci, darbe girişiminin öncesinde verilen zararlar dahil kalkışmanın yarattığı hasarın tespiti, FETÖ’cülerin kamudan, siyasetten ve saklandıkları alanlardan temizlenmesi, devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması, siyasete dışarıdan müdahale ve darbelerin yeniden yaşanmaması için hukuki altyapının hazırlanması süreci şeklinde işlemiştir. Bir yandan 15 Temmuz travmasının toplum üzerindeki yaraları sarılmaya gayret edilirken, bir yandan da devlet kurumlarına yönelik tahribatın onarılmasına, devletin FETÖ’den arındırılmasına çalışılmıştır. FETÖ ile etkili mücadele yapılabilmesi için anayasal bir kurum olan OHAL’e başvurulmuştur. Millî bekâmızı tehdit eden FETÖ mensubu hainlerin devletten temizlenmesi için 20 Temmuz 2016’da meşru bir anayasal müessese olan olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmiştir. Türkiye’nin olağandışı durumla karşı karşıya kaldığı böylesi bir ortamda FETÖ, PKK, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle olağan yöntemlerle mücadele etmesinin gerçekçi ve mümkün olmayacağı açıktır ve bu sebeple MHP, OHAL ilanını gerekli görmüş ve destek vermiştir. Böylesi bir ortamda Yenikapı ruhundan uzaklaşan CHP, hain darbe girişimine “tiyatro” yakıştırması yapmaya başlamıştır. Milletimiz hem FETÖ mücadelesine, hem de PKK başta olmak üzere yapılan terörle mücadeleye en güçlü şekilde destek vermiştir. Bununla birlikte siyasetteki FETÖ kalıntılarının temizlenerek Türkiye’nin önünün tam olarak aydınlanması önümüzdeki süreçte en önemli beklentimizdir. Ayrıca 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan gelişmeler kapsamında; asker-polis ilişkileri, idam cezası tartışmaları, Pensilvanya’daki FETÖ elebaşının iadesi, OHAL, Anayasa, Suriyeliler ve ekonomik gelişmeler tartışılan konular olmuştur. Bu tartışmalara yönelik olarak demokrasinin güçlendirilmesi, milli bekanın tahkim edilmesi, terörle mücadelede etkinlik sağlanması ve devletten FETÖ unsurlarının temizlenmesi amacı doğrultusunda Anayasa, kanunlar, OHAL kararnameleri ve ikincil mevzuatta düzenlemeler yapılmıştır. FETÖ temizlendikçe TSK, emniyet ve jandarmanın etkinliği artmış, üst üste önemli sınır ötesi harekâtlar yapılmış, sınırlarımızın içinde ve dışında terörle mücadelede destan yazılmaya başlanmıştır. FETÖ İLE MÜCADELEFETÖ ile yapılan mücadelede teknolojinin imkânları da devreye sokularak kripto yapılar dahil terör örgütü deşifre edilmeye başlanmış, mücadele etkinliği artmıştır. FETÖ, devletin en hassas kurumlarına sızarak çok geniş bir kadrolaşmaya gitmiş, milli güvenlik ve savunma konularındaki en gizli bilgilere ulaşmış ve dış odaklara da sızdırmışlardır. FETÖ’cü teröristlerin bu süreçte farklı yöntemlerle zehirlerini akıtma gayretiyle her kılığa girdiği, her istismarı yaptığı ve her yola başvurduğu görülmüştür. 15 Temmuz hain darbe girişimi, Türkiye’nin ayağındaki prangalardan kurtulması için son uyarı olmuştur. Komisyonun verdiği kararlara yargı yolu açılarak, FETÖ’den ihraç edilenlerin yargıya başvurabilmeleri temin edilmiştir. FETÖ mücadelesi ve duruşmaları sırasında “FETÖ mağdurları” gündemi oluşturularak, FETÖ ile yapılan meşru mücadelenin iç ve dış kamuoyunda yıpratılması, hukuksuz gösterilmesi ve itibarsızlaştırılması suretiyle etkinliğinin azaltılması hedeflenmiştir. FETÖ’nün gerçek yüzünün ortaya çıkmaya başlamasıyla devlet ve toplum hayatımızın sekiz alanında hâkimiyet kurmak amacıyla örgütlendiği görülmüştür. Yapılan mücadelenin kesin başarıya ulaşması, aynı zamanda kamuoyu vicdanında karşılık bulması için daha önce defaatle gündeme getirdiğimiz gibi FETÖ’nün Türkiye’de örgütlendiği bu sekiz ayağın tamamına ilişkin etkili mücadelenin ortaya konulması kaçınılmazdır. Bununla birlikte FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin bu düzeyde bir mücadele yapıldığı ve sonuç alındığı söylenemeyecektir. Zira siyaset ayağındaki mücadele zaafı zincirleme olarak bürokrasideki ve diğer alanlardaki mücadeleyi de olumsuz etkilemekte, devlete sızma girişimlerine fırsat tanımakta, yeni ve farklı yöntemlerle FETÖ’yü diriltme emellerine zemin hazırlamaktadır. Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve hükümetinin FETÖ mücadelesine ilişkin ortaya koyduğu kararlı ve güçlü irade ile hem FETÖ mücadelesine devam etmekte, hem de PKK, YPG, PYD ve DEAŞ terör örgütleriyle eş zamanlı amansız bir mücadele sergilemektedir. O sebeple Türkiye, bir yandan FETÖ ile mücadele ederken diğer yandan da içeride ve dışarıda FETÖ yandaşı çevrelerin ve iş birlikçilerin Türkiye’yi ekonomik ve siyasî açıdan köşeye sıkıştırma girişimleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Tüm bu süreçlerin müsebbibi olan FETÖ elebaşının ABD’nin himayesinde yaşadığı Pensilvanya’dan Türkiye’ye getirilerek yargı önüne çıkarılması, adaletin bu dünyada tecellisi için bir zorunluluk aynı zamanda da 15 Temmuz şehitlerimize olan borcumuzdur. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 25 Kasım 2019’da yaptığı açıklamaya göre Adalet Bakanlığı tarafından FETÖ elebaşıyla ilgili 7 ayrı talep ABD makamlarına gönderilmiş ve 27 ayrı suçtan iadesi istenmiştir. ABD makamları ile hangi konuda olursa olsun yapılan tüm görüşmelerde Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve diğer ilgililer, iade konusunu ayrıca ABD’deki FETÖ okullarının kapatılmasına ilişkin talep ve beklentilerimizi iletmekte, suç delillerini ortaya koymakta, bu örgütün sadece Türkiye için değil faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için de bir tehdit oluşturan terör faaliyetleri içinde olduğu anlatılmaktadır. Bunlara rağmen ABD, FETÖ canisinin iadesine dönük bugüne kadar olumlu bir yaklaşım göstermemiştir. Bugüne kadar FETÖ mücadelesi kapsamında yapılan adli, idari ve emniyet işlemlerine ilişkin veriler örgütün çapını ve mücadelenin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. FETÖ örgüt üyeliği/yöneticiliği soruşturma dosya sayısı 71 bin 814, kovuşturma dosya sayısı 44 bin 776’dır. (Adalet Bakanlığı 10 Aralık 2019 tarihli verisi)İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 14 Aralık 2019’da TBMM Genel Kurulunda 2020 bütçe sunuşunda yaptığı açıklamaya göre; FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda 263 bin 533 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 91 bin 610’u çıkarıldıkları hâkimlikçe tutuklanmıştır. Cezaevlerinde FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklanan halen 27 bin 34 kişi bulunmaktadır. FETÖ soruşturmaları kapsamında haklarında işlem yapılan kişi sayısı 562 bin 581’e ulaşmıştır. FETÖ üyelerinin kullandığı evlere yönelik 176 operasyon düzenlenmiş, operasyonlarda haklarında yakalama kararı bulunan 2 bin 601 şüpheliden 2 bin 278’i gözaltına alınmıştır. İçişleri Bakanlığı ve bağlı kurumlarından FETÖ/PDY iltisakı nedeniyle kasım ayı itibariyle toplam 38 bin 904 kişi ihraç edilmiş, 5 bin 988 kişi de görevden uzaklaştırılmıştır. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 21 Kasım 2019’da Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı açıklamaya göre;HAİNLERİN ASKERİ YAPILANMASI15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden 150 general/amiral, 8 bin 413 subay, 7 bin 612 astsubay, bin 232 uzman erbaş/sözleşmeli er, 459 devlet memuru/ işçi olmak üzere toplam 17 bin 866 personel ihraç edilmiştir. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 18 Kasım 2019’da Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı açıklamaya göre;FETÖ’nün yurt dışı yapılanmasına yönelik çalışmalar neticesinde 110’dan fazla FETÖ mensubu ülkemizden sınır dışı edilmiş, 38 ülkede FETÖ iltisaklı okul ve kursların faaliyetleri kısmen ya da tamamen sonlandırılmış, 19 ülkede ise okullar Maarif Vakfına devredilmiştir