Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında en önemli delilin ankesörlü aramalar olduğu vurgulanıyor. Ceza Dairesi geçen hafta ankesörlü aramaların suç delili sayılması konusunda şu kriterleri belirledi: - Mahrem imamların büfe/ankesörlü sabit telefon hattı ile hedef şahıslarla görüşmelerinde gizliliği sağlamak için arayacağı kişinin telefon numarasını çeşitli şifreleme metodları kullanarak kaydetmesi. - Mahrem imamın sorumlusu olduğu asker şahıs veya şahıslarla aynı ilde ikamet etmesi ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurması. Bu kriterlerin ardından da şöyle denildi: “Açıklanan özellikler doğrultusunda, bir asker şahsın, örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta ve benzeri gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur. İddianamedeki kayıtlara göre, ardışık arandığı belirtilen kişilerin hiçbirisi doktorla aynı rütbede olmadığı gibi, listede “FETÖ” şüphelisi siviller, hatta kadınlar da vardır. Bu durumda ortaya şöyle bir tablo çıkmıyor mu? - Mahrem imam, kendisine bağlı bu doktorun Afganistan'a gittiğini bilmiyordu ki, aradı. - Veya Afganistan'da da “Mahrem imam” vardı ve burada da sohbet toplantıları yapılıyordu. Hatırlanacaktır, geçmişte Balyoz kumpas belgelerinde; Telsiz yerine İngilizce karşılığı olan “Radyo” denilmiş, Deniz yerine yine İngilizce karşılığı “Okyanus” kullanılmış, Keza ülkemizin yüzde 98'i Müslümanken, “Müslümanların kutsal kitabı olan Kur’an” ifadesi yer almıştı