Hak ve itibara saldırı (küfür, hakaret, aşağılama)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz ve Yazarımız Sayın Ali İhsan Karahasanoğlu’nun “FETÖ ihanetine zemin hazırlayan laikçi zulmü” muhteşem ifadelerle ortaya koyduğu makalesini okumadıysanız, yeniakit. Buradan, bir kısmını yansıtmış olayım… Diyor ki Sayın Karahasanoğlu: “FETÖ’yü aklamak için değil. Ama FETÖ’yü sahneye çıkartıp, ardından İslam’a laf çakanların ahlaksızlığını sergilemek için hatırlatıyorum. FETÖ’nün 15 Temmuz darbesinde zirve yapan hainlikleri. Bu FETÖ grubu ne yaptı? ‘Eşleriniz başlarını açabilirler. Bir yanda, FETÖ’nün uyduruk fetvası ile girişilen takıyyeli tavır. Ordudaki subaylara namaz kılmak yasak mı? FETÖ grubunda bunun da çözümü basit. Bir tehlikeden kurtulup diğerine koşmuş olur! Neler yaşadık neleeeer, FETÖ’ye “meşruiyet alanı” kazandıran ve ben dahil milyonlarca vatan evlâdının aldatılmasına zemin hazırlayan…. Ardından, Refah Partili belediyelere zulüm; bir menfur “cadı avı”, sonrası malûm 28 Şubat… O süreçte nasıl kollandığı bugünlerde daha net bir şekilde ortaya çıkan FETÖ ihanet şebekesi… Refahyol’un kurulduğu süreçte, “Namaz”ın adeta “illegal eylem” addedilmesi, namaz kılanların hedefe yerleştirilmesi. Sonra, ülkeyi uçurumun kenarından almak için başını taşın altına koyan Recep Tayyip Erdoğan’a ve ona tam destek veren bu asil millete yapılanlar… Kapatma davasından başlayın, Danıştay saldırısı üzerinden karalama kampanyalarına gelin, 367 krizine, sözde Cumhuriyet Mitingleri’nde yapılan darbe çağrılarına, “ORDU GÖREVE” dövizlerine ve darbe girişimlerine… Hepsini yazsam, bu sütun gibi 50’si yetmez, böyle bir atmosfer… Ve bu atmosferden istifade ederek, ihanet organizasyonunu dış güçlerin yönlendirmesiyle tahkim eden FETÖ! FETÖ nasıl bir zemin üzerinde yükseldi ve “darbe koalisyonları” döneminde FETÖ’nün önü nasıl açıldı!. İmam Hatiplerin ve Kur’an kurslarının “kapılarına” kilit vurulmasının FETÖ’ye ne geniş bir hareket alanı açtığını kim gözardı edebilir? Girin Merhum Hasan Karakaya’nın arşivine, biz bir not düştüysek, Merhum “bin”!