Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan “Selam Tevhid’de kumpas” iddianamesinde, şüpheliler FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü yönetici ve üyelerinin, 2010’da sözde “Kudüs Ordusu Terör Örgütü” adı altında başlatılan soruşturmada nasıl kumpas yaptıkları ve ilgisiz kişileri terörle neden ilişkilendirdikleri ayrıntılarla anlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan ve mahkemeye gönderilen 10 bin 529 sayfalık iddianamede, FETÖ/PDY terör örgütünün, 2010 yılında “Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü” adı altında başlatılan soruşturmada usulsüzlük yaptıkları ve kumpas kurdukları iddiasıyla aralarında firari şüpheliler Fetullah Gülen ve Emre Uslu, eski emniyet müdürü Yurt Atayün ve muvazzaf subayların da bulunduğu 54’ü tutuklu 122 şüpheli hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin dikkati çekici detaylar yer aldı. İddianamede, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü yöneticisi ve üyesi şüphelilerce, 2010-2014 yılları arasında sözde “Kudüs Ordusu Terör Örgütü” adı altında yürütülen ve yüzlerce mağdur ve müşteki ile kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşu konumundaki dernek ve vakıfların gerekçesiz olarak terörle ilişkilendirilmesi için kurgulanan soruşturma dosyasının tespiti ve ele geçirilme süreci aktarıldı. İddianamede, FETÖ/PDY örgütünün şüphelilerince soruşturmanın başlatılmasına sebep olarak, “Mavi Marmara gemisi tarafından İsrail işgali altındaki Gazze’ye yardım götürülmesi”, “MİT Müsteşarlığı’na 25 Mayıs 2010’da Hakan Fidan’ın atanması ve Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran deklarasyonu”, “siyasi irade tarafından başlatılan ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ olarak adlandırılan Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşmasının engellenmesi” gösterildi. İddianamede, ayrıca FETÖ/PDY şüphelilerince sözde “Kudüs Ordusu Terör Örgütü” adı altında başlatılan soruşturmanın Temmuz 2014’te “Terör örgütü üyeliği ve yöneticiliğiyle ilişkilendirilerek haklarında iletişimin tespiti, teknik ve fiziki takip kararları alının şüphelilerden bir kısmının siyasetçi, gazeteci-yazar, akademisyen, iş adamı, devlet yönetiminde görevli üst düzey bürokrat, bir kısmının da dernek ve vakıflar kanunu hükümleri uyarınca denetime tabi sivil toplum kuruluşu mahiyetinde olduğu, terörle ilişkilendirilebilecek herhangi bir faaliyetlerinin bulunmadığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği anımsatıldı