Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
FETÖ darbe girişimi kapsamında soruşturmalar devam ederken başta TSK olmak üzere eğitim, sağlık ve yargıda gerçekleştirilen ihraçlarla Türkiye’de yeni bir döneme imza atılıyor. Türkiye karşı oynanan her oyunda FETÖ izi olduğu ortaya çıkmaya başladı. Bu kapsamda uluslararası basının destek verdiği “Türkiye DAEŞ’le işbirliği yapıyor” iftirasında da FETÖ’nün rolü olduğu belirlendi. Peki FETÖ’cü yapılanma ülkenin can damarları sayılan kurumlarına nasıl sızdı? Kamu ve özel kuruluşların içindeki örgütlenmenin amacı neydi? FETÖ’nün yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri ile oluşturduğu yumuşak güç, uluslararası güçlerin emriyle mi kuruldu?İşte Merve Şebnem Oruç’un FETÖ’nün küresel ve bölgesel gücünün kritiklerini kaleme aldığı yazı;Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) TSK’daki kolunun başarısız darbe girişimi sonrası, ABD’nin bu darbe teşebbüsündeki rolünün sorgulandığı bu süreçte, örgütün lideri Gülen’in verdiği demeçler, meselenin küresel ve bölgesel boyutunu da doğru değerlendirebilmemiz açısından önem taşıyor. Nitekim, FETÖ liderinin ve üyelerinin bir yandan ABD’de kalmaya çalışırken, bir yandan da alternatif ülkeleri düşünmeye başladıkları, medyaya yansıyan bazı haberlerden anlaşılıyor. Örneğin Mısır’dan gelen haberlere göre, FETÖ üyeleri darbe girişimi sonrası Kahire’de temaslarını artırmış durumda. ” Aslında salt bu cümle bile, Türkiye’nin Müslüman Kardeşler üzerinden çeşitli şekillerde suçlanmasını müteakip, DAEŞ’e destek verme iddialarıyla karşı karşıya kaldığı dönemde FETÖ’nün parmak izlerini hatırlamamıza yardımcı olabilir. ” Söz konusu röportajda Fethullah Gülen’in kurduğu bu cümleler, hem FETÖ’nün Selam-Tevhid kumpasıyla Ak Parti’nin terör örgütü ilan edilmesi yönündeki ilk faaliyetlerine hem de 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsa devirmiş olacakları iktidara yöneltilecek bir kısım suçlamalara ışık tutuyor. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın 15 Temmuz darbe girişimi gecesi yaşananlara ilişkin olarak verdiği tanık ifadesinde belirttiği, Tuğgeneral Hakan Evrim’in “Sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen’le görüştürelim” cümlesi de bu bakımdan, FETÖ liderinin Selam-Tevhid kumpasından 15 Temmuz darbe girişimine, tüm faaliyetlerde doğrudan söz sahibi ve karar verici olduğunu ortaya koyuyor. Hala IŞİD’e yardım ediyor, para veriyor, tedavi ediyor” ifadesi, uluslararası medyada sıkça karşılaştığımız, ‘Erdoğan’ın Esed’i bir saplantı haline getirdiği’, ‘neo-Osmanlıcılık hayalleri kurduğu’ yönündeki iddiaların dayandırıldığı ilk temellerin, FETÖ’cü medya ve sosyal medya hesapları olduğu gerçeğini bize hatırlatırken, bu iftiraların Türk medyasında dolaşıma sokulması talimatının da Fethullah Gülen’den geldiğine işaret ediyor. Philips imzalı bir araştırmanın büyük bir kısmının kaynakları, kaynaklarının kaynakları ve görüşlerine başvurulan isimlerin kaynakları, FETÖ’nün medya ayaklarına dayanıyor. Tezleri FETÖ’nün iddialarıyla birebir örtüşen Barkey’in ve oturuma katılan diğer uzmanların ‘kayda geçirdikleri’ savlarını Türkiye’ye ilk duyuran ise FETÖ’yle doğrudan bağlantılı haber sitesi Haberdar’dı. Özetle, uzunca bir süredir FETÖ’cü medya tarafından yayılan yalan haberler, içeride ve dışarıda Türkiye’ye muhalif medyatik, akademik, istihbari ve siyasi kanallar tarafından ‘sözde muteber yerel bir kaynağa’ dayandırılarak alıntılanıyor ve dolaşıma sokuluyor, aynı zamanda kayıt altına alınıyor. Öte yandan Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) gibi kuruluşlar aracılığıyla FETÖ ile bağlantılı medya kurum ve kuruluşlarına yapılan terör ve darbe girişimi operasyonları, dikkatli bir şekilde FETÖ’nün adını anmadan ve örgütün darbe girişiminin ardında olduğu gerçeğinden bahsetmeden muhalif medyanın susturulması olarak lanse ediliyor. Türkiye’de böyle bir olayın yaşandığına dair hiçbir haber, hatta hiçbir emare yok, ancak FETÖ lideri Gülen böyle bir yalanı rahatlıkla, gözünü bile kırpmadan söyleyebiliyor