Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen ve 6’sı şikayetçi, 60’ı mağdur olmak üzere 220 tanık ifadesine dayandırılan iddianamede, FETÖ’nün Erzurum ili Pasinler ilçesi Korucuk köyü nüfusuna kayıtlı Fetullah Gülen tarafından kurulduğu, Edirne, Kırklareli’de imam ve vaiz olarak görev yapan Gülen’in 1970’li yıllarda İzmir’de İslami motifleri istismar ederek İbrahim Kocabıyık, Latif Erdoğan, Abdullah Aymaz, Yusuf Pekmezci ve Bahattin Karatay gibi isimlerden örgütün çekirdek kadrosunu oluşturduğu belirtildi. FETÖ elebaşı Gülen’in örgütün kuruluş aşamasında daha çok 13-18 yaş grubundaki öğrenci ve genç kesimi hedef aldığı, teyp ve video kasetlerine çekilen vaaz ve konuşmaları, sohbet toplantıları ve özellikle yaz kamplarında görüşlerini hedef kitleye ulaştırdığı, sempatizan grubu ile kendi adı ile anılan örgütü kurmayı başardığı ifade edilen iddianamede, “Türkiye ve Türk Coğrafyası başta olmak üzere ahlaklı toplum yetiştirme arzusunu ön plana çıkartan bir cemaat” görüntüsü ortaya koyan örgütün asıl amacının Türkiye’de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük, etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmek olduğu kaydedildi. FETÖ’nün stratejisini uzun yıllara yaydığı ve yapılanmasını bu yönde oluşturduğunun kaydedildiği iddianamede, Gülen’in devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını düşüncesiyle, mevcut sistemi yıkmak yerine, devlet modeline uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflediği ve bunu başardığı bildirildi. ”Kamuoyunda örgüt için daha çok “Paralel Devlet Yapılanması” ve “F Tipi Örgüt” kavramlarının kullanılmasının temel nedeninin bu örgütlenme yapısının bir süre önce deşifre olmasından kaynaklandığı belirtilen iddianamede, örgütün tüm devlet organlarında, yerel yönetimlerde ve sivil sektörde örgütlenmeyi başardığı, devlet yönetimini kontrol altına alabilmek için kısa vadede tüm kadrolara kendi mensuplarının getirdiği bu kadrolara işgal edenlerin kendisine bağlanmasını hedeflediği aktarıldı. İddianamede, FETÖ’nün sadece dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değil, uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye’nin yüz yüze olduğu en sinsi, en tehlikeli ve en işlevsel tehdit odağı olduğu vurgulandı. İddianamede, FETÖ yöneticilerinin sistemli ve programlı biçimde çocuk yaştan seçilerek ileriye dönük hedeflere göre yetiştirildikleri ve daha sonra önemli noktalara yerleştirildiklerine yer verilirken, örgütün faaliyetlerinin ağırlıklı olarak legal görünümlü kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla yürüttüğü, dershaneler, özel kolejler, yurt ve öğrenci evleri ile gençliğe yönelik eğitim faaliyetleri gerçekleştirildiği, yurt içinde ve yurt dışında eğitim kurumları vasıtasıyla, çeşitli dallarda ulusal ve uluslararası başarılar elde etmek suretiyle örgüt propagandası yapıldığı, eğitim kurumlarına halkın rağbet etmesinin sağlanarak sempatizan kitlesinin genişletildiği de kaydedildi. FETÖ’nün televizyon, radyo, gazete, dergi gibi iletişim alanındaki faaliyetlere de ağırlık vererek finansal kaynaklar üzerinde baskı oluşturduğu, basın-yayın alanında elde edilen gelirler, okul, yurt ve pansiyonlardan istifade eden öğrencilerden alınan paralar, toplanan kurban derileri ve gruba ilgi duyan zengin iş adamlarının destekleri ile örgüte üye olan kişilerden “himmet” adı atında alınan paralar ile finans ayaklarının oluşturulduğu aktarılan iddianamede, kamu kurumlarının hassas noktalarında görev alan örgüt mensubu kişilerin kod isim kullandığı, ayrıca örgüte itaat ve bağlılık vurgusu yapılan bir metin doğrultusunda kutsal değerler üzerine yemin ettirilerek, örgüt liderine koşulsuz sadakat sağlandığı bildirildi. FETÖ’nün faaliyet alanlarının, sorumluluklarının önceden tespit edildiği, eleman ve finansal kaynak temini ile üyelerinin eğitiminin ne şekilde yapılacağı gibi hususların açıkça ortaya konulduğu, iletişimin gizliliğe riayet ederek ulaklar vasıtası ile sağlandığı, kendine özgü ceza ve ödül sistemi bulunan profesyonel bir örgütlenme olduğu kaydedilen iddianamede, yapılanmanın kolluk kuvvetleri ve yargı içerisinde yer alan mensupları tarafından kurgulanmış soruşturmaların “sahte ihbar mektupları, yasa dışı dinlemeler, gerçeğe aykırı deliller” üzerine inşa edildiği, bu sayede verilen mahkumiyetlerle toplum nezdinde başta yargı olmak üzere kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği, kendilerinden olmayanlara karşı yürütülen baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit faaliyetlerinin kolluk kuvvetleri, kamu kurumları ve yargıda görev alan bağlıları yardımıyla gerçekleştirildiği yer aldı. Uşak Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ/PDY’nin finans ayağına yönelik Eylül 2015’te başlattığı soruşturma kapsamında, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri 83 kişiyi gözaltına almış, FETÖ yapılanmasında “bürokrasi imamının yardımcısı” olduğu iddia edilen iş adamı Hazim Sesli ile Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Ali Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 13 kişi tutuklanmıştı