Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Hak ve itibara saldırı (küfür, hakaret, aşağılama)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
Görmez, duymaz bilmez numarası yapmaktan çıkıp din maskesiyle karşımıza çıkan çarpıklıkları konuşuyor-muş- gibi yaparak değil de gerçekten konuşmamız gerektiğini ortaya koydu. Bu grubu tarihteki haşhaşilere benzeten ilk isim. Belli ki "cemaat" derken FETÖ'yü kastediyorsunuz. 17/25 Aralık sürecinde FETÖ'cüleri "Haşhâşî" diye nitelemem de bir yönüyle bu sebeptendir. 15 Temmuz gecesi gözünü kırpmadan halka kurşun sıkan bir darbecinin sünnet-i seniyeyye ittiba adına suyu çömelerek üç yudumda içmesi ne kadar çarpık, sapkın ve patolojik ise FETÖ'nün din anlayışı da o kadar çarpık, sapkın ve patolojiktir. Özellikle 11 Eylül 2011 İkiz Kule hadisesinden sonra İslam ve Müslümanlar neredeyse tüm Batı dünyasında terörle özdeşleştirildiği halde, eşzamanlı olarak bu örgüte Türk-İslam kültür ve medeniyetini(!) bütün dünyaya yaymak adına 140-150 civarında farklı ülkede okullar açma ruhsatı verilmesi sizce de acayip bir paradoks değil midir? Bu tuhaf durum ancak ABD'deki neoconlar ile FETÖ arasındaki karanlık temaslar, kirli hesaplar ve pazarlıklar çerçevesinde izah edilebilir. İlahiyat fakülteleri özellikle FETÖ örgütünün palazlanma ve devlet kurumlarına sızıp yuvalanma sürecine koşut olarak birçok dinî cemaat grubun tabir caizse arpalığı haline geldi. Ama yine de ilk katmandan başlarsak, kanımca FETÖ'nün “hizmet" diye ifade edilen kirli faaliyetleriyle ilgili kutsallık halesi bâtınî karakterli mesihçi ve mehdici hareketlerin temel özellikleri arasında yer alan lideri kutsama ve hareket mensuplarından her birinin kendine ulvi bir misyon biçme anlayışıyla irtibatlandırılabilir. 15 Temmuz hadisesi FETÖ nazarında vatan, millet ve devlet gibi kavramlar ve değerlerin ne kadar izafi olduğunu gösterdi. Bu bağlamda, FETÖ'nün yurtiçi dinî söylemlerinde ve bilhassa örgütün İlahiyat camiasındaki kolonilerinde İslam'ın belki de en dar Sünnî yorumuna sahip çıkılmasına mukabil yurtdışında dinlerarası diyalog gibi son derece geniş mezhepli ve sulandırılmış bir söylem üretilmesinde kendini gösteren çift dillilik ve iki yüzlülüğün yıllarca fark edilmemesi, hele hele İlahiyat camiasında bazı meşhur hocaların aslında bu yapıya mensup olmadıkları halde dinlerarası diyalog denilen inhiraf ve ilhad projesine katkı vermeleri en azından benim için çok can yakıcıdır. Nitekim FETÖ de Frankistler gibi kendilerince gerçek iman ve ubudiyet adına Kur'an'daki tüm ahlâkî ilkeler ve değerleri çiğnemek suretiyle sanki Tanrı'yı kıyamete zorlama gayretindedir. Zira FETÖ örneğinde görüldüğü üzere bunlar din, millet, devlet, medeniyet, hatta tüm insanlık açısından hiçbir müspet değer üreten yapılar değildir