Hoşgörüsüzlük (abartma, yükleme, çarpıtma)
Düşmanlığa, ayrımcılığa ve şiddete tahrik
657 sayfalık iddianamenin en tuhaf yanı Gezi’yi FETÖ ile yan yana anması. Son dönemde beğenmediği her şeyi FETÖ’ye bağlayarak kendi günahlarından arınmaya çalışan, aslında bu şekilde FETÖ’yü de meşrulaştıran kafa bu davada da kendisini gösteriyor. Öyleyse şunu söyleyebilirim: Gezi Direnişi’ne karşı çıkan FETÖ destekçisidir. AKP ve FETÖ o gün etle tırnak gibiydi. Topçu Kışlası projesinin mimarlarından İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bizzat partisi tarafından FETÖ bağlantıları da gerekçe gösterilerek istifa ettirildi. Üç; Gezi Direnişi’ne saldıran polisler FETÖ’cüydü. Gezi’ye vuranların tamamı FETÖ bağlantılı çıktı. Dört, Gezi’ye karşı ilk soruşturmayı FETÖ’cü savcı Muammer Akkaş başlattı. İlk Gezi iddianamesini hazırlayan Savcı Adnan Çimen ile davaya bakan Hâkim Muzaffer İren de FETÖ bağlantılı çıktı. Soruşturmayı başlatan Nazmi Ardıç ve Mehmet Yeşilkaya gibi polisler FETÖ’den tutuklandı. Beş: Gezi’ye karşı bugünkü iddianamedeki delillerin neredeyse tamamı FETÖ’cü polisler tarafından toplandı. Telefon dinleme kararları FETÖ’cü yargı üyeleri tarafından alındı. Altı: iddianamede sanıklar aleyhine tanık yapılan polisler Ercan Orhan Aydın ve Hasan Gül’ün FETÖ operasyonlarıyla tasfiye edilmesi dikkat çekiyor. Kısacası devlet kurumları, FETÖ ile suçlanan polisleri konu Gezi olunca muteber sayıyor. Yedi: o dönem FETÖ’nün medyasının yandaşlarla pozisyonu aynıydı. Sekiz: eylemcilere karşı provokatif yalanların birçoğu FETÖ imalatıydı. Dokuz: FETÖ lideri Fethullah Gülen dahil Fethullahçılar açıkça Gezi’yi hedef aldı. Buna karşın AKP’nin FETÖ’ye desteği tamdı. FETÖ’yü överek “Gerçek Türkiye manzarası işte budur” dedi. Nitekim yandaş medyada da FETÖ medyasında da “ortaklık” vurgusu vardı. Buna karşın FETÖ’nün hedefindeki Ergenekon-Balyoz kumpasları mağdurlarının da olduğu kişi ve kurumlar Gezi’ye açık destek verdi. Gezi’de sokağa çıkan milyonlarca insan zaten FETÖ karşıtıydı. FETÖ ise polisiyle, yargısıyla, medyasıyla kendisini Gezi’nin karşısında konumlandırdı. Peki, bu dava ne işe yarıyor? Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesini sulandırmaya. FETÖ’nün “bakın Türkiye her muhalifi FETÖ’cü diye tutukluyor” propagandası yapmasına. Daha da kritiği FETÖ’cülerin topladığı delillerin “yeniden kıymetlendirme” adıyla itibarlı hale dönüştürülmesine. Sahi yarın bir savcı “17/25 Aralık delillerini yeniden kıymetlendirdim” diye ortaya çıkarsa ne olacak? Hani milat 17/25 Aralık’tı, öncesindeki Gezi Direnişi neden FETÖ’cü yaftasıyla soruşturuluyor? Madem başladık, 17/25 Aralık’tan önce şu polisleri, savcıları, valileri devlete dolduranlarla da devam edilecek mi? Gezi’ye acımasızca saldıran Fethullahçılara rağmen Gezi’ye FETÖ bağlantısı uyduran kafa, yarın 15 Temmuz’da darbeye karşı sokağa çıkan vatandaşları darbecilikle suçlarsa ne yapacağız? Her türlü hakaretin edildiği bir seçimin ilan edildiği gün “aklı başında bir direniş” yargı önüne çıkıyor